© DATÇA HABER

KENT KONSEYİ GENÇLİK MECLİSİNDEN KADINLAR GÜNÜ ETKİNLİĞİ

Sebiha ARSLAN : Datça Kent Konseyi Gençlik Meclisi, Pa­zar­te­si günü , Kadın ve Genç­lik mer­ke­zin­de, 8 Mart Dünya Kadınlar gününe özel kutlama ve anma programı düzenledi.

Gerçekleşen etkinlikte, Genç­lik mec­li­s baş­ka­nı Güllü Ballı, genç­lik mec­li­sinin  önemi ve amacı hak­kın­da ko­nuş­ma yaparken ,Tansu Sağ­lam, günün anlam ve önemi be­lir­ten ko­nuş­masını yaptı. Buse Akyel, genç kadın gi­ri­şim­ci ola­rak tec­rü­be­le­rin­den, Leyla Çakan, bir kadın ola­rak sos­yal ha­yat­ta ve ça­lış­ma ha­ya­tın­da­ki zor­luk­lar­dan ve tec­rü­be­sin­den bahsederken, Aşkım Chink,  psi­ko­log ola­rak ka­dı­na şid­de­tin ön­len­me­sin­de aile ya­pı­sı ve eği­ti­min önemi hak­kın­da ko­nuş­tu.
Datça Kent konseyi gençlik grubu  etkinlikte yaptığı konuşmada özetle şu ifadelere değindi'' 
Ön­ce­lik­le 8 mar­tın neden anma günü ol­du­ğun­dan bah­set­mek is­ti­yo­ruz. 1857 yı­lın­da New York'ta 40.000 kadın daha eşit hak­la­ra sahip olmak için di­ren­miş­ti. Bugün bu di­re­ni­şin 165. yı­lın­da ka­dın­la­rın iş ha­ya­tın­da, sos­yal ha­yat­la­rın­da ya­şa­dık­la­rı ne­ga­tif ay­rım­cı­lı­ğın utan­cıy­la ko­nuş­ma­ya baş­la­mak istiyorum.​Evinde, iş ye­rin­de, sos­yal ha­ya­tın­da üze­ri­ne dü­şe­ni faz­la­sıy­la ye­ri­ne ge­tir­mek­te olan ka­dın­la­rı­mı­zın psi­ko­lo­jik ve cin­sel şid­de­te maruz kal­ma­sı he­pi­mi­zin üs­tü­ne basa basa dü­şün­me­si ge­re­ken bir konudur.​Datça'da diğer yer­le­re göre daha sakin ve hu­zur­lu bir hayat sü­rü­yo­ruz. Ama bu kı­na­dı­ğı­mız, her gün ha­ber­ler­de hay­ret­ler içe­ri­sin­de iz­le­di­ği­miz vah­şet­le­rin yarın ba­şı­mı­za gel­me­ye­ce­ği an­la­mı­na gel­mi­yor. Şid­det he­pi­mi­zin için­de bas­tı­rıl­mış da olsa bes­le­di­ği ve yarın gün yü­zü­ne çık­ma­yı bek­le­yen bir duygudur.​Bir gün biz­le­ri esir al­ma­ya­ca­ğın­dan emin ola­bil­mek için ken­di­mi­zi iyi eğit­me­li­yiz. Çok iyi em­pa­ti ku­ra­rak an­la­ma­nı­zı is­ti­yo­ruz ki bir­bi­ri­ni seven hiç ­bir kadın ya da erkek, olası bir şid­det ola­yı­na yolun ba­şın­day­ken ih­ti­mal dahi ver­me­miş­tir. Er­kek­ler­de ­ki kas ora­nı­nın ka­dın­lar­dan fazla ol­ma­sı ne­de­niy­le şid­det gös­ter­me­nin ne olur­sa olsun asla hak ol­ma­dı­ğı­nı, ak­si­ne bizi hep yarım bı­ra­ka­ca­ğı­nı an­la­mak sağ­lık­lı ya­rın­lar için önem­li­dir. Kadın mut­luy­sa, güç­lüy­se top­lum da gü­cü­ne güç katar. ”Anne öl­me­ni is­te­mi­yo­rum ”diyen bir ço­cu­ğun ye­ri­ne ken­di­ni­zi koyup, ile­ri­de onun top­lu­ma et­ki­si­ni vic­da­nı­nız­la de­ğer­len­dir­me­ni­zi is­ti­yo­ruz. İş ye­rin­de sırf güzel bir kadın ol­du­ğu için cin­sel ve sözlü şid­de­te maruz kal­mış bir ka­dı­nın ça­lı­şır­ken ne kadar kendi ger­çek po­tan­si­ye­li­ni ve­re­bi­le­ce­ği­ni dü­şün­me­ni­zi istiyoruz.​ Kendisine ya­kış­tı­ğı­nı dü­şü­ne­rek giy­di­ği kı­ya­fet­ten do­la­yı ra­hat­sız edil­miş, hatta hem­cins­le­ri ta­ra­fın­dan da­vet­kar gö­rül­müş, evine gi­der­ken “Ba­şı­ma ne ge­lecek acaba” diye soran bir ka­dı­nın ya­şa­dı­ğı kor­ku­yu kal­bi­niz­de his­set­me­ni­zi istiyoruz.​Bilimin ve tek­no­lo­ji­nin bu denli ge­liş­ti­ği, Mars'ta hayat plan­la­rı kur­du­ğu­muz bir çağda, bugün Tür­ki­ye'de ya­şa­yan ka­dın­la­rın şi­ka­yet­le­riy­le 1857 yı­lın­da ya­şa­yan ka­dın­la­rın şi­ka­yet­le­ri­nin aynı ol­ma­sı in­san­lık adına bir adım iler­le­ye­me­di­ği­mi­zin ka­nı­tı­dır. Hatta ve hatta te­le­viz­yon­lar­da, sos­yal med­ya­da şid­det ha­ber­le­ri­ni gör­dük­çe tepki gös­te­ril­me­me­si, gös­te­ril­se de bu olay­la­rın devam et­me­si daha da ge­ri­ye git­ti­ği­mi­zi gös­te­ri­yor. Sus­tu­ru­lan, kor­ku­tu­lan, güç­süz­leş­ti­ri­len, yal­nız bı­ra­kı­lan her ka­dı­nın sesi olmak zo­run­da­yız. Ata­türk'ün de­di­ği gibi “Ka­dın­la­rı ge­ri­de bı­ra­kan top­lum­lar ge­ri­de kal­ma­ya mah­kum­dur” ve “Dünya üze­rin­de gör­dü­ğü­nüz her şey ka­dı­nın ese­ri­dir.” Bu ve­si­ley­le tüm ka­dın­la­rı­mı­zın ka­dın­lar gü­nü­nü kut­lar, ka­dın­la­rı­mı­za yö­ne­lik fi­zik­sel, psi­ko­lo­jik vb. tüm şid­de­tin son bu­lun­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­ruz'' denildi.

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER