AŞIK MAHZUNİ ŞERİF İÇİN ANMA ETKİNLİĞİ DÜZENLENDİ
GÜNDEMSimge AYBEY: Datça Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi , halk ozanı Aşık Mahzuni Şerif’i vefatının yıl dönümünde hazırladığı bir programla andı. 9 Mayıs Perşembe akşamı Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde düzenlenen anma etkinliğine birçok kişi katıldı.
Programın sunuculuğunu Nurşah Çıkrıkoğlu yaptığı etkinlik, şube Başkanı Murat Yıldırım’ın açılış konuşmasıyla başladı. Yıldırım konuşmasında, Mahzuni Şerif’in halk kültüründeki yeri ve eserlerinin taşıdığı anlam üzerine durdu. Açılış konuşmasının ardından Nurşah Çıkrıkoğlu, Aşık Mahzuni Şerif’in hayatını ve sanat anlayışını anlattı. Ozanın yaşadığı dönem, toplumla kurduğu bağ ve eserlerinde işlediği konular izleyicilerle paylaşıldı. Programın devamında Mahzuni Şerif’in türkülerine yer verildi. Gülay Bahar, Yusuf Taşdelen, Nurşah Çıkrıkoğlu, Hüseyin Taşdelen ve Zeki Şimşek sahneye çıkarak Mahzuni Şerif’in eserlerini bağlama eşliğinde seslendirdi. Sanatçının bilinen ve sevilen türkülerinden örnekler sunuldu. Salondaki izleyiciler de zaman zaman türkülere eşlik etti. Etkinliğin sonunda sahneye çıkan isimlere Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı tarafından teşekkür belgeleri verildi.
AŞIK MAHSUNİ ŞERİF KİMDİR?
Âşık Mahzuni Şerif, 17 Kasım 1939 tarihinde Kahramanmaraş’ın Afşin İlçesi’ne bağlı Berçenek Köyü’nde doğmuştur. Resmi kayıtlarda doğum tarihi 1943’tür. Asıl adı Şerif Cırık’tır. Mahzuni’nin babasının adı Zeynel, annesinin adı Döndü’dür. “Şerif” ismi ona, kendisi doğmadan bir süre önce ölen, çok iyi saz çalan ve şiir okuyan amcasının adını yaşatmak için konulmuştur . Âşık Mahzuni Şerif’in soyu; Horasan’dan Tunceli’nin Hozat ilçesine, oradan Hatay’a ve daha sonra da Maraş’ın Elbistan ilçesine göç eden Ağuçan aşiretine dayanmaktadır. Âşık Mahzuni, doğduğu köyde okul olmadığı için köylerine komşu olan Alembey Köyü’nde Lütfi Mehmet Efendi Medresesinde Kur’an eğitimi almıştır. Ancak daha sonra köylerine bir ilkokulun açılmasıyla birlikte medreseden ayrılarak eğitimine köyünde devam etmiştir. Köyündeki ilkokul eğitimini bitiren Mahzuni, zaman zaman Elbistan’a veya Afşin’e gittiğinde subay kıyafetiyle dolaşan askerlerden etkilendiği için astsubaylığa merak salmıştır. 1956 yılında Mersin Üçüncü Astsubay Hazırlama Okuluna kayıt yaptıran ve 1959 yılında bu okulunu başarıyla bitiren ozan, ordonat tekniker sınıfına ayrılarak Ankara Ordonat Tekniker Okuluna devam etmiş ancak çeşitli sebeplerden dolayı eğitimini yarıda bırakmak durumunda kalmıştır. 1961 yılında Kuleli Askeri Lisesine devam eden Mahzuni, bu eğitimini de maddi zorluklar sebebiyle yarıda bırakmak zorunda kalmıştır.Anne ve babasının zoruyla dayısının kızı Emine ile evlendirilen Mahzuni’nin ilk evliliği kısa sürmüştür. İmam nikâhıyla aldığı karısını bir mektupla boşayan ozanın, bu evlilikten Züleyha adında bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir. İkinci evliliğini İtalyan asıllı Sovina (Suna) ile yapan Mahzuni'nin bu evlilikten de Ferhat, Şirin ve Emrah adında üç çoçuğu dünyaya gelmiştir. Mahzuni’nin ikinci evliliği de uzun sürmemiş ve eşi Suna, ozanın kötü niyetli arkadaşları tarafından kandırıldığı için evini terk etmiştir. Suna’nın gidişi Mahzuni’yi son derece üzmüştür. Mahzuni son evliliğini ise Gaziantep’te bir ilkokul öğretmeni olan Fatma Hanımla yapmış ve bu evlilikten de Derya, Ali, Şeyda ve Yetiş adlı dört çocuk sahibi olmuştur (Irmak 2017: 11). Âşık Mahzuni Şerif, 17 Mayıs 2002 tarihinde kalp damarlarının tıkanması sonucu Almanya’nın Köln şehrinde vefat etmiştir. Vasiyeti gereği ozanın cenazesi, Nevşehir’in Hacı Bektaş ilçesindeki Hacı Bektaş-ı Veli Türbesi’nde toprağa verilmiştir . Radyo, televizyon ve gazete gibi medya organlarının yaygın olduğu bir dönemde yaşayan Mahzuni Şerif, ozanlar içerisinde bu bakımdan çok şanslıdır. Halk arasında çok sevilen bir ozan olarak birçok radyo ve televizyon programlarına katılmış, konserler vermiş, hakkında belgeseller çekilmiştir. Halk müziği sanatçısı Arif Sağ’a göre; Mahzuni’nin halk tarafından sevilen bir kişilik olmasını sağlayan en önemli özelliği; çok olgun, mütevazı, sinirlenmeyen ve herkesle iletişim kurabilen bir yapısının olmasıdır (Kişisel görüşme 2009). Mahzuni hayatı boyunca hep bir derviş gibi yaşayan, her zaman mahcup ve alçak gönüllü tavrını koruyan, bir yanı hep çocuk kalan bir insandır. Onun bu çocuksu ve saf yönü, çevresindeki dostlarını hep güldürmüştür. On binlerce hayranı olmasına rağmen o kendisini; bir sanatçı gibi görmeyip, Şakir ve Cırık Baba’nın dizi dibinde saz çalıp nefes söyleyen mahcup bir kişi olarak nitelendirmiştir (İlknur 2002: 217). Ali İhsan Aktaş onu hem “insanı kâmil” hem de bir “modern derviş” olarak görmektedir (Sağ 2009). Mahzuni içli, içli olduğu kadar çile ve ıstırap dolu bir dünyaya sahiptir. Ozan mısralarını hep bu çileyle örmüştür. “Üzgün, üzüntülü” anlamına gelen “Mahzuni” mahlası, adeta onun üzgün ruh halini yansıtmaktadır.
İlginizi Çekebilir