© DATÇA HABER

PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ (PSAKD) DATÇA ŞUBESİ ETKİNLİKLERİ

Sebiha ARSLAN : Cumartesi Söyleşilerinin konusu: Atatürk ve Alevilik-Laiklik *Bir klasik haline gelen cumartesi söyleşilerinin konuşmacısı Orhan Keskinsoy'du. *Keskinsoy, Atatürk'ün Alevilere ve Aleviliğe bakışı, laiklik üzerine alıntılarla, gerçek öykülerle değindi.

PSAKD her cumartesi saat 14 de, Türkiye'nin önemli sorunlarının ele alındığı söyleşiler yapıyor. Bunlardan birisi de geçtiğimiz cumartesi  günü(17/12/2022) günü saat: 14 de gerçekleştirildi.
    Konuşmacı Orhan Keskinsoy, sözlerine bir Mustafa Kemal anısıyla başladı…
    “…Mustafa Kemal ve arkadaşları Sivas Kongresi'ni bitirmişler, çevrede, değişik yerlerde görüş alışverişleri yapmış; 18 Aralık 1919 günü Ankara'ya gitmek için yola çıkmışlardır. Nevşehir, Kırşehir, Mucur üzerinden geçerken, Mustafa kemal bir yere uğramaları gerektiğini söyledi arkadaşlarına;
    -Hacıbektaş ilçesine uğramalıyız. Orada 6 milyon Alevi'nin temsilcisi Cemalettin Efendi bulunmaktadır…(O dönemde Türkiye'nin nüfusu 13 milyon 600 bin kadardır)
    Cemalettin Efendi'ye haber günler öncesinden gitmiştir. O da arkadaşlarına ;
    -Hazırlanın, Paşa'yı karşılamaya gidiyoruz!..
    Bu çok önemlidir. Cemalettin Efendi'yi, İttihat ve Terakki'nin en önemli adamları Talat Paşa ve Enver paşa'da ziyaret etmişlerdir. Ama Cemalettin Efendi, mekanından çıkıp onları karşılamaya gitmemiştir.
    Çok önemlidir bu. Hatta Hacıbektaş Kaymakam Vekili Nihat Bey ,Mustafa kemal7e şöyle der;
    -Paşam, Çelebi'nin bu davranışı davamız için fali hayırdır(olumlu bir işarettir) der.
    Mustafa Kemal'in kafilesi, Hacıbektaş kafilesiyle birleşerek, Hacıbektaş'da doğru yola çıkarlar.
    Akşam çok iyi ağırlandılar. Bu sırada Mustafa Kemal'e bir duble rakı ikram edildi. Mustafa Kemal kadehini Çelebi'ye doğru kaldırırken;
    -Çelebi Efendi içmez misiniz? Diye sordu:
    Çelebi hiç düşünmeden şu yanıtı verdi:
    -İçmiyorum, fakat sizin şerefinize zehir de olsa içerim!
    Hemen bir kadeh ikram ettiler. Bektaşi usulü kadehi avucunun içinde saklayarak, bir yudum aldı. Mustafa Kemal de bu usulü biliyordu. O da aynısı yaptı ve içerken şunları söyledi:
    -Ortaklaşa amaç uğruna, hür ve mutlu yaşayacağımız günler, Türkiye'nin kurtuluşu şerefine…"
    Bu Mustafa kemal'in Alevilere, Alevilerin de Mustafa kemal'e ve kurtuluşa bakışı için çok önemliydi. Ve Kurtuluş Savaşı boyunca her cephede Aleviler Atatürk'ün ve daha sonraları Cumhuriyet'in yanında yer almışlardı.
    Keskinsoy daha sonra Laikliğin Anayasaya girişini tarihsel olarak anlattı.
    Çok önemli bir açıklama yaptı:
    -Modern anlamda, laiklik bize Fransız Devriminden sonra gelmiştir. Ama laikliğin, din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması öngörülüyorsa bu Anadolu'dan çıkmıştır.Bunu da ilk söyleyen Selçuklu Devletinin kurucularından Tuğrul Bey (990-1060) söylemiştir.
    Tuğrul Bey'in sözleri şöyledir:
    -Din işleri halifeye, devlet işleri sultana verilmelidir…
    Laikliğin sadece din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması  olarak görülmemesi gerekir.
    Laiklik; bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyetini sağlamaktır. 
    Mustafa kemal konu hakkında özetle şöyle der:
    "…bayağı ve alçakça aldatmalarla hükümdarlık yapan halifeler ve onlar dini araç yapacak alçalan yalandan ve inançsız bilginler, tarihte her zaman rezil olmuşlar, rezil edilmişler ve cezalarını görmüşlerdir. Dini kendi tutkularına araç yapan hükümdarlar ve onlara yol gösteren hoca sanlı hainler hep bu sona düşmüşlerdir. …Artık bu ulusun ne öyle hükümladarlar, ne öyle bilginler görmeye katlanma gücü ve olanağı yoktur. Eğer  onlara karşı benim kişisel tutumumu öğrenmek isterseniz, derim ki, ben bir kişi olarak onların düşmanıyım…Çünkü onların attığı bu yanlış adımlar, ulusumun yüreğine gönderilmiş zehirli bir oktur, hançerdir. Benim ve benimle aynı düşüncelerdeki arkadaşlarımın yapacağı şey, kesinlikle ve kesinlikle o adımı atanı tepelemektir. Ben tek başıma kalsam da , yine tepeler, yine yok ederim…"
    Keskinsoy konuşmasını şöyle sürdürdü;
    -Dinsel duygu ve inançların gerçek saygınlığının laik ortamda sağlanabildiği apaçık bir gerçektir. Çünkü laiklik yalnız bir inancın değil, her türlü inancın saygı görmesi demektir. Ne kadar azınlıkta olursa olsun, her inançtan insanlar kamu yaşamında, ortak alanlarda eşit yurttaş  hak ve yetkilerine tam olarak sahip olmalıdırlar. 
    Üzülerek söylüyorum ki, bazı din yobazlarının, laikliği bir din karşıtlığı gibi sunmaları, dini kaldırmak için yapıldığı gibi yalanlar söylemektedir. Oysa, laiklik gerçek dine, gerçek inananlara sahip çıkar…
    Keskinsoy, sunumunu Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözleriyle bitirdi:
    "…İnsanlıkta dine ilişkin duygular bilimin ve tekniğin ışıklarıyla dupduru olup yücelmelidir. Bu olmadıkça, din oyunu aktörlerine her yerde rastlanacaktır…"
    

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER