Muğla
30 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

BİR HIRSIZ GİBİ BE! (1) (Comme un voleur be!)

03 Ağustos 2023, Perşembe 15:04

Kurtuluş Savaşı kazanılmış, ancak tam değildi. Emperyalist güçler, Türkiye'nin hiç değilse bir bölümünün işgaline devam niyetindeydi.
    Kendi aralarında bölünmüş olan emperyalistler, artık Mustafa kemal'e yanaşmaktan yana bir yol görmüyorlardı. Tabii İngilizler dışındakiler.
İlk uyanan, ilk ilişki kurmak isteyenlerin başında da Fransızlar vardı.
    Fransız Savaş Gemisi Somali(adına bakar mısınız?) İstanbul Yüksek Komiseri General Pelle'yi İzmir'e götürmek  üzere, İngilizlerden gizli olarak yola çıktı. Görüşme isteği Pelle'den gelmişti. İstanbul'da M.Kemal'e yakın insanları bulup, randevu aldı. Pelle'nin yanında sekreter olarak Fransız Baş konsolosu Legarde da bulunuyordu.
    İzmir'e gitmek o kadar da kolay değildi. Çanakkale ve İstanbul Boğazı hala İstanbul'u işgal altında tutan İngilizlerin elindeydi. 
Gemide İstanbul'dan onlara refakatçı olarak binen Saffet Bey de vardı. 
    Yolda İngilizler Fransız gemisine arama falan deyince, Saffet Bey'emperyalistlerin kendi aralarında da birlik olmadığını anlamış oldu.
    02 Eylül 1922 Günü İngilizler dışındaki İstanbul'da bulunan yabancılar, Türklerin başarısını kutlayınca; İşgal Orduları Komutanı General Harrington'la Londra'da Lloyd Georg'u zor günler bekliyordu!
    Harrington Fransız, İtalyan ve İngiltere bayraklarını bir arada gösterebilirse İstanbul ve çevresini kurtarabilirdi!
    Onların derdi, İstanbul, belki de Trakya'yı Singapur, Hongkong gibi bir serbest bölge yapma niyetiydi.
    Anlaşılacağı gibi, hala bir tarafsız bölge niyetindeydiler. Hatta Mustafa Kemal'le görüşen Pelle bunu açıkça Mustafa kemal'e söyledi. 
    Mustafa Kemal 'in yanıtı şu oldu:
    -İstanbul'la Doğu Trakya hemen hemen savaşsız olarak bize bırakılırsa bunun üzerinde konuşabiliriz. Dedi.
    Bunun üstüne karar vermek yetkisine sahip olmadığını söyleyen General'e karşı şöyle dedi:
    -Topraklarımızı düşman kuşatmalarından kurtarırken askerlerimiz, birçok şehrimizi, kasabamızı, kendi yuvalarını bile yanmış, yıkılmış buldular. Şimdi ben bu askerlerin ileri atılışlarını nasıl durdurayım? İtilaf Devletleri'nin Çanakkale ile İstanbul'da ne işleri var? Yolumuzdan çekiliniz. Biz geçeceğiz, bütün yurdumuzu kurtaracağız. 
    Pelle elden geldiğince, nazik konuşmaya çalışıyordu. Türk davasını desteklemek için yaptıklarına inanılmasını istiyordu:
    -Biliyorsunuz, Yunanlılar Trakya üzerinden geçip İstanbul'a girmek istemişlerdi. Karşılarında General Charpy'nin komutasındaki Fransız ordusun Buldular ve geçemediler.
    Mustafa Kemal öyle öfkelendi ki, sözlerini doğrudan doğruya Pelle'ye değil de tercümanlık yapan Saffet Bey'e söyledi:
    -Söyleyiniz, General Cenapları'na!  Yunan Ordusu ne hakla, nasıl İstanbul'a girebilir? Onlar, İstanbul'a Bir  HIRSIZ  geleceklerdi.
    Saffet Bey, çeviriyi yapıyor, ancak hırsız sözcüğünün Fransızcasını söyleyemiyor, ya da söylemek istemiyordu. Bunalmış bir durumdaydı. 
    Bunu anlayan Mustafa Kemal, o zaman dizine döverek:
    -Comme un voleur be! (Bir hırsız gibi beee!) diye bağırdı!
    Saffet Bey de heyecana kapılarak" Comme un voleur be! Diye yarı Fransızca, yarı Türkçe bir cümleyle sözü bitirdi. 


Okunma Sayısı: 173

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.