BUZ DEYİNCE, belki de eriyince … !
10 Eylül 2021, Cuma 14:24" Frigo buz, Frigo buzzz, haydi film başlamadan evvel isteyen varmııı ??, Frigo buzzzz !“. Eskiden, ben diyeyim şöyle en azından 40 sene önce, sinemalarda satılan, sinemada olmazsa olmaz, dikdörtgen prizma şeklinde aluminyum folyo ile ambalajlanmış çukulatalı dondurma. Bunu satan adam tahta bir kutuda taşırdı ve buna vurarak taktuku taktuku sesler çıkarırdı sinemada gezerken.
Böyle nostaljik bir „buz“ anısıyla başlayıp biraz biraz da „buz“ konusuna farklı yönlerden bir bakalım.
Yaz sıcakları Temmuz ortasındaki gibi değilse bile hala yüksek. Hepimiz gölge bir yer, klimalı oda, mağaza arıyoruz. Evlerde esinti olsun diye pencereler karşılıklı açılıyor. Kendini denize atabilenler şanslı. Sırf dıştan değil içimizi de serinletmeğe çalışıyoruz. Dondurma ve buzlu içecekler en çok baş vurduğumuz şeyler.
Buz hepimizin bildiği gibi suyun donmuş haline verilen addır. Oda koşullarında 0 °C ve altında bulunur. Buzun yoğunluğu suyun yoğunluğundan az olduğu için su üstünde yüzebilir.
Aslında üç harften oluşan ve basit bir kelime olarak gördüğümüz BUZ hakkında çok şey anlatabiliriz. "Buz" önce kelime olarak hem olumlu hem de olumsuz anlamlar verecek şekilde kullanılabilir.
Önce güzel, olumlu kullanımlarından örnekler vereyim:
- Bir bardak buz gibi su ver, sıcaktan dilim sarktı.
- Bir yaz günü buz gibi portakal suyu, daha iyisi olamaz.
- Bu sıcakta yeni tutulmuş balıklar buzda saklanırsa bozulmaz, taze ve diri kalır.
- Buzlu kahve insana ferahlık veriyor.
Birkaç örnek de olumsuz ortamlar hakkında:
- Kaloriferler bozuk, buz gibi odada oturuyoruz.
- Hava buz gibi, kalın giyinin.
- Buz gibi esen rüzgar beni hasta etti. Buz kestim valla.
- Sabah arabanın camları buz tutmuştu, yola çıkabilmem için kazımam gerekti.
Bazen ise "buz" kelimesi insanların bir başkası ya da olaylar hakkındaki duygularını, ya da bazı serzenişlerini dile getirir:
- Buz gibi adam, sanki ruhsuz biri.
- Bana neden buz gibi davrandı?
- Bu satıcı buz gibi yalancı.
- Kesinlikle tartışmasız. Buz gibi golümüzü saymadılar.
Şimdi de o suya, limonatanıza, kokteylinize koyup soğuk soğuk içinizi ferahlatan buza şöyle bir de yapımı, çeşitleri, kullanımları açısından bir bakalım.
Buz artık çok eski yıllardaki gibi soğuk kış mevsimlerinde kendinden oluşan birşey değil, bir sanayisi olan bir ürün. Buzu büyük kalıplar, ya da çeşitli şekillerde nakleden şirketler var. Ticari amaç ile ilk büyük buz satışı, 1806 yılında Frederic Tudor tarafından yapılmıştır. Tudor, 130 tonluk bir buz kütlesini Favorite adlı teknesiyle Antil Adaları' na götürmüştür. Daha sonraları “Buz Kralı” adı ile tanınan Tudor, ilk macerasından 3500 dolar kaybetmesine rağmen bunun depolama olanaklarının bulunmayışından oluştuğunu, gerçekte ise buz işinde büyük kazançlar bulunduğunu görebilmişti.
Evde kullanılmak amacıyla ilk buzdolabı 1913 yılında Chicago'da yapıldı. Domelre marka bu buzdolabı elektrikle çalışıyordu. Ahşap gövdesi olan bu buzdolabının soğutucu aygıtı dolabın tavanına konmuştu ve neredeyse yarısı kadardı.
Şimdi bir de dünyada kullanılan ve üretilen buz türlerini bir görelim. Ülkemizde genelde en fazla kullanılan iki tür buz için üretim makinaları bulunmaktadır. Bunlar Küp Buz ve Kar Buz makineleridir.
Küp Buz: Kesilmiş şekli ve hafif ezilmiş kenarları ile her türlü içecek bardağında kullanıma uygundur.
Kar Buz: Dekoratif ve esnek buzlardır. Önemli özelliği yaratıcı tasarımlara izin veren yumuşak yapısıdır. Güzellik salonları, spor salonları, medikal ve balık sektöründe kullanılabilir.
Diğer buz türleri ise „Hızlı Buz“, „Buz Parmak“, „Buz Çakılları“, „Toz Buzlar“ dır.
Biraz da tabiatta olurşan buz çeşitlerinden, „Dağ ve Deniz Buzlarından“ bahsedeyim. Bizim ülkemizeki iklim şartları “Deniz Buzlarına“ fazla olanak vermese de ben bu bilgileri de aktaracağım.
Dağ buzu, yani „Buzul“, dağ zirvelerinde yaz kış erimeyen ve yer çekiminin etkisiyle yer değiştiren kar ve buz kütlesidir. Eğimli arazilerde yıllar boyunca biriken kar kütlesinin önce buzkar, sonra da buza dönüşmesiyle oluşur. Buzullar okyanuslardan sonra dünya üzerindeki ikinci büyük su deposu ve en büyük tatlı su deposudur, tatlı suyun % 98,5'ini oluştururlar. Hemen hemen her kıtada buzullara rastlanır. Dünyanın belirli bölgeleri, bütün yıl erimeyen ve "buzul" adını alan buzlarla kaplıdır. Bunlar kutup bölgeleriyle yüksek dağların tepeleridir.
DAĞ BUZULLARI tipleri şunlardır : „Vadi buzulu“, „Yamaç buzulu“, „Sonradan oluşan buzul“, „Buzyalağı buzulu“, „Dağeteği buzulu.“, „Kıyı buzulu“, „Doruk buzulu“, „Kaya buzulu“.
DENİZ BUZLARININ tipleri ise: „Deniz Buzu“, „Yeni Buz“, „Nilas“ „Genç Buz“, „İlk Yıl Buzu“, „Eski Buz“, „İkinci Yıl Buzu“, „Yıllanmış Buz“.
BUZ FORMLARI ise şöyle adlandırılır : „Pancake İce“, „İce Cake“, „Floe“, „Fast Ice“, „Grounded Ice“.
Bir de birkaç farklı konuya daha kısaca gireyim: „Buz yanığı“, buz ve diğer soğuk şeylerin cildinize temas ettiğinde ve cildinize zarar vererek ortaya çıkan bir yaralanmadır. Buz yanıkları donmaya ve donma sıcaklığının altına uzun süre maruz kalındığında ortaya çıkar. Aslında sıcak veya kaynar su yanığından çok farkı yoktur. Soğuk ile temasla birlikte cilt bütünlüğünün bozulması diyebiliriz. En kötüsü uzuv kaybına bile neden olabilir.
Peki hiç „Kuru buz“ nedir, duydunuzmu? Kuru buz , karbondioksitin katı formudur . Öncelikle bir soğutma maddesi olarak kullanılır . Avantajları, su buzundan daha düşük sıcaklık ve herhangi bir kalıntı bırakmama (atmosferdeki nemden kaynaklanan arızi don dışında). Mekanik soğutmanın mümkün olmadığı yerlerde donmuş gıdaları korumak için kullanışlıdır .
Buz aynı zamanda eğlence için de kullanılabilmektedir. Buz pateni, tour skating, buz hokeyi, ice fishing, ice climbing, körling, broomball ve kızak yarışları olan bobsled, kızak ve skeleton gibi sporlarda buzlu bir alana ihtiyaç duyulur. Buzlu ortamlarda yapılan birçok farklı spor dalı, dört yılda bir düzenlenen ve bu sporların uluslararası düzeyde temsilini sağlayan Kış Olimpiyat Oyunları'nda boy göstermektedir.
Yazımı buraya kadar okuyan okuyucularım, „Yaa sen buz konusunda doktora mı yaptın, okurken serinledik mi, yoksa sıkılıp ateş mi bastı bilmiyoruz“ derseniz çok haklısınız. Buz konusunda yapılmış bir sürü değerli bilimsel araştırma, belki de doktora tezleri bile varken, benim burada ne haddime. Zaten buz ve buzul çesitlerini detay vermeden, sadece isimlerini yazarak geçtim. Aslında bu yazımın nedeni bir yıl öncesine kadar aramızın çok iyi olduğu, çok değer verdiğim, çok özel bir kişi olan bir bayan arkadaşımla hiç anlayamadım bir nedenle aramıza girmiş olan buz dağları. Çabalarım, çırpınmalarım yetmiyor aramızdaki buzları eritmeğe. Bazen bir nebze ümitleniyorum, „gel eritelim bu buzları“ diyorum ama o bana "erimez" diye cevap veriyor ve yine yıkılıyorum. Buz dağı deyişimin nedeni çaresizliğimin, üzüntümün çok büyük olması. Titanik gemisinin hazin hikayesini bilirsiniz. Batması imkansız, o zamanın en teknik ve en emniyetli özelliklerine sahip Titanik buz dağına çarpınca çok çabuk batmış, binlerce kìşi ölmüştü. Ben de kendimi Titanik gibi güçlüyüm sandığım bu hayatımda bir buz dağına çarptım. Ama bu buz dağının bir başka özelliği daha var. O da tam bir sarı inat olması. Hani bana sen buz konusunda doktora mı yapıyorsun dediniz ya, niyetim yoktu ama o yolda gidiyorum bu gidişle. Baksanıza şimdiye kadar hiçbir bilim (!) adamının tanımadığı "sarı inat buz dağı" benim araştırmalarımın yüzeye çıkardığı bir gerçek. Ahh bir de onu eritip bizi eski günlerimizdeki dost, arkadaş ilişkimize tekrar döndürecek sıcaklığı, ateşi bulabilsem. Bu yaz günleri sizi bunaltıyor, sanki eridiğinizi hissediyorsunuz ama o "sarı inat buz dağı" hala benimle onun aramızda dimdik duruyor.
Malum ben bir köşe yazarıyım, ama artık mürekkebim de bitti,
kalemimin ucunu yalayarak bu son birkaç satırı yazabiliyorum.
Daha acısı ise, ilhamlarım da buz tuttu, o buzu eritecek ateşi de bulamıyorum.
Siz sıcaklarda bunalıyorsunuz, ben ise, siz nereden bakarsanız bakın, bir buz devrinde yaşıyorum.
O "erimez" dedikçe, buzlar değil ama, ben daha da eriyorum.
Aylar geçti, Allah büyüktür, ben bu arada inancımı hiç kaybetmedim, erimez denen buzlar da eridi artık. Çok şükür. Bilmem belki geçen çok sıcak günler ve haftalar da mı buzları eritti sizce? Aslında karşılıklı iyi niyet desek en doğrusu olur bence.
Okunma Sayısı: 7479
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.