Muğla
04 Mayıs, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

Dalgalar

14 Aralık 2023, Perşembe 17:50

Sahilde saatlerce yürümeyi çok severim. İster güzel, güneşli, sakin bir hava olsun, isterse de yağmurlu, kapalı, rüzgarlı olsun. Zaten artık kış geldi, güzel günler çok nadir. Ama hava nasıl olursa olsun, denize baka baka derin derin nefes alırım defalarca. Bol bol enerji depolarım, ciğerlerim bayram eder. Dalgalar bazen dev gibi, deli gibi dövüyorlar sahili, kayalıkları. Bayağı içimi ürpertir o amansız dalgalar, sevip sevmediğimden hiç emin olamamışımdır o kükreyen dalgaları. Onların gücüne taparım bazen, bazen de hüzün verirler bana, bir kasvetli şarkı bile mırıldanırım onlara bakarak. O dalgaların üzerinde ceviz kabuğu gibi sallanan, alçalıp yükselen, adeta çalkalanan tekneler gördüğümde içim bir tuhaf olur. Dalgalı deniz hep tutmuştur beni, içim kalkar, kafamı kaldıramam, yüzüm sap sarı olur, ter basar. Bir defasında dalga bile diyemeyeceğim ufak çırpıntılı bir denizde oltalarımızı alıp biraz balık tutar, biraz keyif yaparız diye üç arkadaş kayıkla daha üçyüz metre bile açılmadan beni deniz tutmuş ve beni hemen sahile geri döndürün demiştim. Hem de acaip tutmuştu o ufacık dalgalar, yani o çırpıntılar beni. Anladığınız gibi dalgalarla genelde gerek vücut olarak gerekse düşünce olarak barışık değildim hiç, taa çocukluğumdan beri. Ama birgün geldi ve çok güzel bir kızı tanıdım ve işte ben o zaman dalgalara aşık oldum. Şair falan değilim ama bakın şimdi bile birdenbire kendi çapımda bir şair olmaya heveslendim.

Deniz çocuğu değilim ki dalgalara alışık olayım,
Tekneye bindiğim defalar bir elin parmaklarından az,
Nadiren severim dalgaları seyretmeyi, 
O da sahilde sade kahvemi yudumlayıp bakıyorsam denize,

Benim sevdiğim dalgalar aslında daha başka,
Arkadan beline kadar uzanan simsiyah saçlarının dalgası beni vuran,
Lisede aynı sınıftaydık o ilk görüşte aşık olduğum kızla,
Sınıfta en ön sırada oturmuştum dersin başında.

Öğretmene tahtayı uzaktan görürsem dersi daha iyi takip ediyorum dedim,
Geçtim Aysel'in hemen arkasındaki sıraya,
Onun o dalgalı saçlarının arkasında oturmanın arzusuyla,                            
O görüntünün kalbimi nasıl yaktığını sormayın bana.

Dalgalı denizde tekneye binmek hala tutar beni,
Ancak sahilden denize bakıyorsam o köpüklü dalgalara bayılırım bazen,
Ama onun o simsiyah dalgalı saçları yok mu,
Kalbim tutuşurdu, sönmezdi hiç ateşim.

Anlatamıyorum kimseye o ateşi, dalga geçme bizle, olamaz diyorlar,
Dalgakıran limanda tekneleri dalgalardan korur,
Ama benim kalbimin ateşi onun dalgalı saçlarında,
Korumayın beni, dalga dalga yaksın onun saçlarının ateşi beni.

Mevsimler değişir, havalar bir öyle bir böyle,
Sıcak hava dalgası var, soğuk hava dalgası var, dalga boyu terimi var,
Ne olur kullanmayın dalga sözünü orada burada,
Ben „dalga“yı onun saçlarına adadım.

Bakıyorum 41 yıl geçmiş üzerinden, hala vurgunum o dalgalı saçlarına,
Hem de onca senedir yanımda, önümde, ellerimde o dalgalı saçlar,
Tuttum elinden, hiç bırakmadım o kadını, sevgilim, eşim yaptım onu,
Sarılıyorum onca yıldır bana tapulanmış o dalgalı simsiyah saçlarına.

Sorma kaptan, ısrar ettin de ondan bindim teknene,
Dalgalı denizin beni tutacağını bile bile,
Tutsun, o gelir geçer, hiç tasa değil bana,
Ben vurgunum sadece onun dalgalı saçlarına.

Dalga denizde olur derler,
Yok canım, benim için sadece onun saçlarında o dalgalar,
Kızmayın bana deniz aşığı kaptanlar, sizin olsun sizin dalgalarınız,
Ben aşığım sadece onun saçlarının dalgalarına.

Size dalgalar ile ilgili bir de anımı anlatayım. 30 küsür yıl önce futbol sahaları şimdiki gibi çim değildi. Bir çoğu toprak idi ve aşırı yağmurda bataklık gibi olurdu. Hele ki kale önleri anlatılmaz şekilde kötü olurdu. Ankara'daki dayımı bir ziyaret ettiğimde onunla bir Gençlerbirliği-Ankara Demirspor maçına, yani Ankara derbisine gitmiştik. Dayım Gençlerbirliğini tuttuğu için ben de Gençlerbirliğini tutmuştum. Önümüzdeki sırada Karadeniz'li olduğunu tahmin ettiğim 18-20 yaşlarında iki genç de maçı izliyorlardı. Tezahüratlarından onların farklı takımları tuttuğunu anlamıştım. Son yarım saatte yağan aşırı yağmur ile üstü açık olan kale arkası tribününde oturan biz sırıl sıklam olmuştuk. Bu arada sahada bölge bölge biriken sular da adeta küçük gölcükler oluşturmuştu. Önümüzde oturanlar bir yandan da ellerindeki küçük pilli radyodan maçın naklen yayınını dinliyorlardı. Spikerin şöyle dediğini bende duydum:
„Gençlerbirliği dalga dalga Ankara Demirspor'un üstüne geliyor, bayağı baskı kurdular."
Bunun üzerine önümüzdekilerden biri diğerine:
"Ula Hasan, sahada sular birikti ama insaf yani, spiker ne diyor öyle, sular olsa olsa 5-10 santim yükseklikte, orada dalga mı olur birader, ben dalga falan görmüyom.“
Bu defa da diğer kişi ona cevap olarak:
"Ula Mehmet, senin takım sıkıyı görünce gol yememek için bak şimdi bizim serbest vuruşun önüne acaip bir baraj yaptı. Su olmasa o yapılan şeye baraj denmez. Baraj olan yerde de su derindir, tabii ki dalgalar da olur. Spiker onu diyo işte dangalak Mehmet. Sen şimdiye kadar bir futbol maçı seyrederken hep dalga geçmişsin, valla hiçbirşeyden anlamıyon. Tövbe tövbe."
Bu konuşmalara katıla katıla güldüğümü hala çok iyi hatırlıyorum.

Sağlıcakla kalın, dalgalar sizi tutmasın, siz hayatla dalga geçin.

 10.12.2023


Okunma Sayısı: 626

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.