Muğla
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

İHSAN RAİF HANIM

06 Eylül 2021, Pazartesi 17:32

“Kim­se­ye etmem şi­kâ­yet; ağ­la­rım ben ha­li­me /Tit­re­rim müc­rim (suçlu) gibi bak­tık­ça is­tik­ba­li­me. / Per­de-i zul­met (ka­ran­lık per­de­si) çe­kil­miş kor­ka­rım ik­ba­li­me /Tit­re­rim müc­rim gibi bak­tık­ça is­tik­ba­li­me…”

Rad­yo­lar­da sık sık ça­lı­nan, Mü­zey­yen Senar'ın bü­yü­lü se­sin­den din­le­di­ği­miz bu şarkı sa­de­ce di­ze­ler­den oluş­ma­yıp için­de büyük bir dram giz­le­mek­te­dir. Ke­ma­ni Ser­kis Efen­di'nin bes­te­le­di­ği bu güf­te­nin sa­hi­bi, ilk şair ka­dın­la­rı­mız­dan İhsan Raif Hanım'ın ha­ya­tı, tam bir tra­je­di­dir. Ede­bi­ya­tı­mı­za, “ Göz­yaş­la­rı”, “Kadın ve Vatan” adlı şiir ki­tap­la­rıy­la on­lar­ca şiir ka­zan­dı­ran İhsan Raif Hanım, 1877-1926 Yıl­la­rı ara­sın­da ya­şa­mış­tır. Kur­tu­luş Sa­va­şı sı­ra­sın­da kit­le­le­ri coş­tu­ran şi­ir­ler oku­yan ve nu­tuk­lar atan şair, Nafia (Ba­yın­dı­rı­lık) ve Zi­ra­at Na­zı­rı “Köse Raif Paşa'nın” kı­zı­dır. Ba­ba­sı­nın gö­re­vi ne­de­niy­le pek çok yer gezdi. Özel ola­rak müzik, ede­bi­yat ve Fran­sız­ca ders­le­ri aldı. Küçük yaş­tan iti­ba­ren ede­bi­ya­ta ilgi duydu. Dö­ne­mi­nin şa­ir­le­rin­den Rıza Tev­fik'in et­ki­siy­le hece vez­niy­le halk şiiri tar­zın­da şi­ir­ler yazan ve hece vez­ni­ni kul­la­nan ilk kadın şa­ir­le­ri­miz­den­dir. Bir­çok bes­te­ci ta­ra­fın­dan bes­te­le­nen şi­ir­le­ri, aşkı duy­gu­sal yo­ğun­luk­ta an­lat­mış­tır.

Dil­ler­den düş­me­yen ve gü­nü­mü­ze kadar be­ğe­niy­le din­le­nen, “KİMSEYE ETMEM ŞİKAYET, AĞ­LA­RIM BEN HALİME” şar­kı­sı­nın söz­le­ri­nin tra­jik öy­kü­sü ise çok küçük yaş­lar­da ya­şa­dı­ğı olay­lar­da sak­lı­dır. Şa­irin, “ O gün­ler başka bir sema al­tın­da, to­mur­cuk gül­le­rin aç­tı­ğı, uçarı gö­nül­le­rin coş­tu­ğu hayal ül­ke­siy­di.” di­ze­le­riy­le an­lat­tı­ğı, Şişli'de “Taş Konak” ola­rak bi­li­nen ko­nak­ta henüz 13 ya­şın­da bir ço­cuk­ken bir gün, reji me­mu­ru olan Meh­met Ali adın­da bir adam Adam kar­deş­le­riy­le ko­nak­ta oyun oy­na­dı­ğı bir sı­ra­da İhsan Raif'i ka­çır­ma­ya kal­kı­şır. Ancak, ço­cuk­la­rın kor­ku­lu çığ­lık­la­rı ko­na­ğa ya­yı­lın­ca, ka­ça­rak göz­den kay­bo­lur. Adam kaçar ama ka­fa­lar­da “Bu adam kim­dir, ne­re­den çık­mış­tır, ko­na­ğın içine nasıl gi­re­bil­miş­tir ve ço­cuk­lar­dan ne is­ti­yor­du?” gibi so­ru­la­rı ar­dın­da bı­ra­kır.

Bir süre sonra bu da­vet­siz mi­sa­fi­rin ko­nak­ta­ki hiz­met­çi­le­rin yar­dı­mıy­la küçük kızı ka­çır­ma­ya kal­kış­tı­ğı öğ­re­ni­lir. As­lın­da çok da önem­li ol­ma­dı­ğı halde bu olayı ol­du­ğun­dan fazla ka­fa­sın­da bü­yü­ten baba Raif Paşa, ya­şa­nan­lar­da hiç­bir suçu ol­ma­ma­sı­na kar­şın, bu kötü ola­yın fa­tu­ra­sı­nı kızı İhsan'a keser. Bu olayı namus me­se­le­si ha­li­ne ge­ti­rir. Kı­zı­nın ve diğer aile fert­le­ri­nin iti­raz­la­rı­na, yal­var­ma­la­rı­na al­dır­ma­yan Raif Paşa 13 ya­şın­da­ki kı­zı­nı Meh­met Ali'yle ev­len­di­rir ve on­la­rı İzmir'e yol­lar.

İhsan Raif Hanım ya­şa­dık­la­rı­nı şöyle an­la­tır: “Ba­ba­mın te­ra­zi­si­nin şaş­tı­ğı­nı hiç gör­me­dim ben. Onu Haz­ret-i Ömer ada­le­ti­nin tim­sa­li bi­lir­dim. Benim is­tik­ba­li­mi tar­tar­ken adil ol­ma­dı o te­ra­zi. Meh­met Ali'yle ni­kâh­lan­mak­tan başka çıkar yolum kal­ma­dı. Gün­ler­ce göz­ya­şı dök­tüm, haf­ta­lar­ca yal­var­dım. Ba­ba­cı­ğım, ma­su­mum, bana kıyma, ders­le­ri­mi ta­mam­la­ya­yım, yaşım küçük, beni yakma, diye diz­le­ri­ne ka­pan­dım. Beni sev­di­ğim bi­riy­le ev­len­dir, telli du­vak­lı gelin et…”

Kı­zı­nın bu söz­le­ri Raif Paşa'yı hiç et­ki­le­mez. İhsan Raif on üç ya­şın­da gelin, on dört ya­şın­da da anne olur. 1890 se­ne­sin­de aile­sin­den, sev­dik­le­rin­den, ço­cuk­luk ma­su­mi­ye­tin­den ay­rıl­ma­nın hüz­nü­nü ve hayal kı­rık­lı­ğı­nı ya­şar­ken bir de hiç ta­nı­ma­dı­ğı ve sev­me­di­ği ko­ca­man bir ada­mın ka­rı­sı­dır artık. İşte bu ruh hali için­dey­ken yazar o şi­iri­ni.

“Kim­se­ye etmem şi­kâ­yet; ağ­la­rım ben ha­li­me /Tit­re­rim müc­rim (suçlu) gibi bak­tık­ça is­tik­ba­li­me. / Per­de-i zul­met (ka­ran­lık per­de­si) çe­kil­miş kor­ka­rım ik­ba­li­me /Tit­re­rim müc­rim gibi bak­tık­ça is­tik­ba­li­me…” 1926 yı­lın­da Paris'te ame­li­yat ma­sa­sın­dan kal­ka­ma­mış, ya­şa­mı­nı yi­tir­miş­tir. Me­za­rı Ru­me­li­hi­sa­rı'nda­dır.


Okunma Sayısı: 6392

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.