LAÇİNNN
s
Muğla
09 Mayıs, 2025, Cuma
  • DOLAR
    38.61
  • EURO
    43.78
  • ALTIN
    4135.9
  • BIST
    9.279
  • BTC
    102916.45$

Çizmeler

08 Mayıs 2025, Perşembe 15:47
Çizmeler


Güzel modelleri ile tanıdığım bir ayakkabıcının önünde durdum vitrine
bakıyorum. Yıllar boyu çeşitli kışlık hatta yazlık botlarım oldu ama o kadar
heveslenmeme rağmen hiçbir zaman dizimin altına kadar uzun çizmem olmadı.
Çünkü erkeklerde ona uygun pantolon gerekir. Bayanlar ise gerek etek altında
gerekse dar pantalonlarla daha kolay kullanırlar. Günümüzde özellikle
bayanlarda ama hatta erkeklerde de şık giyinmenin bir parçasıdır. Çizme giymek
bazı erkeklerde güçlü ve kararlı bir duruşu da temsil eder. Kişinin kendine
güveni, kararlılığı ve güçlü duruş arzusunu da ifade eder. Vitrindeki
erkek çizmelerine bakarken birkaç yıl evvel okuduğum ve hangi nedenle
sakladığımı tam hatırlamadığım şu haberi aradım buldum (Yayınlanma
Tarihi 29/11/2019, Euronews). "Fransa Kralı Napolyon Bonapart'ın çizmeleri
Paris'te açık artırmaya çıkıyor. Eğer ayak numaranız 40 ise ve cüzdanınızda
harcanacak en az 80 bin Euronuz varsa imparatorun bir zamanlar ata binerken
kullandığı çizmelere siz de sahip olabilirsiniz. Uzmanlar yapılacak müzayedede
satılacak çizmelerin Napolyon tarafından Waterloo Savaşı'nı kaybetmesinin
ardından Atlantik Okyanusu'ndaki Saint Helene adasına sürgüne gönderilen
Bonapart'ın ata binerken kullandığını sanıyorlar. Bu çizmeler ile Paris'in o dönem
ünlü ayakkabıcılarından Jacques'a Napolyon'un ısmarladığı çizmeler bire bir
örtüşüyor. Uzmanlara göre çizmeler heykeltıraş Carlo Marochetti'ye Napolyon'un
mezarındaki at üzerindeki heykelini yapması için de model olarak verilmiş."
Hiç Sarı Çizmeli Mehmet Ağa hikayesini duydunuz mu? Fakir fukara bir
kahvehaneye, meyhaneye ya da lokantaya gittiğinde para ödemez, yer içer tüm
hesapları Sarı Çizmeli Mehmet Ağa'ya yazdırırmış. Kendi gibi gönlü de zengin
bu ağa malını mülkünü hep başkalarının hesabını ödeyerek harcadığından
rivayete göre, yokluk içinde olmasa bile parasız pulsuz ölmüş. Sarı Çizmeli
Mehmet Ağa isimli bir roman da vardır. Onu Yusuf Ziya Ortaç yazmıştır. Benim
dönemlerimden olanlar Barış Manço’yu ve onun meşhur Sarı Çizmeli Mehmet
Ağa şarkısını da hatırlarlar. O şarkı neyi anlatıyor onu da yazayım. Büyük
üstad Barış Manço'nun yazdığı Sarı Çizmeli Mehmet Ağa gerçek hayatta 1800‘lü
yıllarda Kıbrıs'ta Göçeri köyünde yaşayan, sarı çizmelerini hiç çıkarmayan gönlü
zengin bir ağaymış. Parası olmayan gençlerin düğünlerini yapar, fakire, yoksula
yardım eder, yedirir içirir giydirirmiş. Burada Barış Manço’nun o çok güzel
şarkısının birkaç dörtlüğünü yazayım.

Yaz, dostum
Güzel sevmeyene adam denir mi?
Yaz, dostum
Selam almayana yiğit denir mi?

Yaz, dostum
Altı üstü beş metrelik bez için
Yaz, dostum
Boşa geçmiş ömre yaşam denir mi?

Yaz tahtaya bir daha
Tut defteri, kitabı
Sarı çizmeli Mehmet Ağa
Bir gün öder hesabı

Yaz, dostum
Yoksul görsen besle kaymak, bal ile
Yaz, dostum
Garipleri giydir ipek şal ile

Yaz, dostum
Öksüz görsen sar kanadını kolunu
Yaz, dostum
Kimse göçmez bu dünyadan mal ile

Yaz tahtaya bir daha
Tut defteri, kitabı
Sarı çizmeli Mehmet Ağa
Bir gün öder hesabı

ve … sonuna kadar yazmadığım sözler aynı güzellikte ve anlamlı şekilde devam
ediyor.

Şimdi aşağıda içinde dört fotoğraf karesi olan bir resim koyuyorum, yani kolajlı
bir fotoğraf. Aslında alt sağdaki kare ise iki yarım bölümden oluşuyor ve aynı
amaç için.
Üst sıradaki iki fotoğraf yukarıdaki yazdığım iki konu ile ilgili ve hangisinin ne
olduğu sizin için de bellidir bence. Henüz sırası gelmeyen alt karelerin anlamı da
yavaş yavaş gelecek.
Çizmeli Kedi (İtalyanca: Il gatto con gli stivali; Fransızca: Le Maître chat, ya da le
Chat botté), insanları aldatarak yoksul efendisi için zenginlik ve saygınlık elde
etme peşinde koşan bir kedi hakkındaki Avrupa masalıdır.
Masal yazılı olarak ilk defa İtalyan yazar Giovanni Francesco Straparola’nın “Hoş
Geceler” adlı derlemelerinde (1550-1555), 1634'te İtalyan şair Giambattista
Basile tarafından toplanan Avrupa halk hikayeleri arasında, daha sonra Fransız
yazar Charles Perrault tarafından 1697'de toplanan Anne Kazın
Hikayelerinde yayınlanmıştır.
16. yüzyılda Venedik'te yayınlanmış bir masal kitabındaki Bohemyalı bir kadının
oğlu olan ve ona yardım eden becerikli kedi kılığına girmiş peri sayesinde
Bohemya kralı olup çıkan yoksul köylü çocuğu hikayesinin bu masala kaynak da
öne sürülmüştür. Masalın insanlığın çok eski dönemlerindeki gelenek ve
inanışları yansıttığı düşünülür. Kimi yazarlar kökeninin Anadolu'ya kimileri
Avrupa'ya dayandığını iddia eder. Çoğu batı klasik masallarına kaynak olan Hint
masalları derlemesi Panchatantra'nın kaynağı olduğu öne sürülür. Kimi
yorumlara göre de öykünün ana kaynağı eski Mısır’dır. Çizmeli Kedi masalı için
şöyle bayağı ilginç ve detaylı bir bilgi buldum (ama kaynağını nedir emin değilm,
affola): Bir değirmenci ölürken değirmenini büyük oğluna, eşeğini ortanca
oğluna, kedisini küçük oğluna bırakmıştır. Elinden hiçbir iş gelmeyen delikanlı
kediyle ne yapacağını bilemez. Ancak kedi dile gelir, ona yardım edeceğini
söyler. Bir çift çizme ve bir torba ister. Evden uzaklaşan kedi, bir tepenin
yamacında ölü taklidi yapar ve torbasına koyduğu havuçla şalgamı yemeye
gelen tavşanı boğar. Saraya gidip tavşanı efendisi Karabas Markisi’nin armağanı
olarak krala sunar. Çizmeli kedi, uzun süre bu şekilde krala armağan götürmeyi
sürdürür; Karabas Markisi hakkında kralın meraklanmasını sağlar. Bir gün kralın,
kızını nehir kıyısında gezintiye çıkacağını öğrenince değirmencinin oğlunun
onların geçeceği saatte nehre girip boğuluyor taklidi yapmasını ister ve araba
yaklaşınca kraldan yardım ister. Kralın adamları boğulma taklidi yapan genci
kurtarır. Çizmeli kedi, efendisinin elbiselerinin çalındığını söylemiş olduğundan
gence kralın yedek elbiseleri giydirilir. Kralın kızı, şık kıyafetlerle çok göz alıcı
görünen gence aşık olur. Kral arabasına genci de alıp yola devam ederken
denizler gibi uzanan tarlaların önünde arabayı durdurup orada çalışan işçilere
tarlaların kimin olduğunu sorar ve “Karabas Markisi”’nin yanıtını alır. Çünkü
kedi, kestirme yoldan koşup eğer böyle söylemezlerse kılıçtan geçirileceklerini
söyleyerek işçileri korkutmuştur. Aslında tarlalar o civarda kocaman bir sarayda
yaşayan ve istediği hayvanın kılığına girebilen Ogre türü bir deve aittir. Çizmeli
kedi onu ziyaret eder ve yeteneğini sergilemesini ister. Kedinin isteği üzerine
dev önce aslan, sonra fare kılığına girer. Fare kılığına giren devi kedi hemen
yiyiverir. Kralın arabası devin sarayına gelince onu “Karabas Markisi’nin sarayına
hoş geldiniz” diyerek karşılar. Markinin zenginliğinden etkilenen kral, güzel
kızını değirmencinin oğlu ile evlendirir.
Çizme konusunda bence bu ilginç konulardan sonra belki size basit gelecek ama
beni çok etkileyen bir konuya geleceğim. Çok değer verdiğim bir bayan
arkadaşım var. Başta erkeklerin ama artık bayanların da ne yazıkki özensiz
giyindiği bir dönemdeyiz. Sevgili bayanlar ne olur size yakışacak şeyler giyin,
özensiz olmayın ki günümüzün, gözümüzün ve gönlümüzün çiçekleri olun.
Bu bayan için „onun katıldığı dans akşamları bir moda gösterisi, voleyboy ve
tenis oynarken giydiği kıyafetleri ile de ayrı bir zevkli seçim örneği“ demek, onu
anlatmak oluyor benim için. Bir şortu her şeye, her şeyi şorta ve kendine yakıştırmak. Şort deyip geçtiğim şey şimdi şort olmazsa olmaz oldu. Hele ki yanlız
yazın giyilir diye düşündüğüm şort için, „hadi canım ben onu altına çorapla her
havada giyerim“ diyor ya, yorum artık sizin. Üzerinde jogging kıyafeti bile olsa
uyumlu. Üstü pembe, pantalonunda aynı pembeden şık şeritler, yani spor giyinmede bile inanılmaz özen. Üstelik bu jogging kıyafeti ile resmini Facebook' da
profil fotoğrafının arkasına koymuştu bir aralar. Orada ben şıkım diye bütün
dünyaya haykırırken elinde havada tuttuğu çay bardağı ile gökyüzündeki Güzellik Tanrıçasını çaya davet edip, korkmazsan gel aşağıya Datça'ya da kim daha
güzel, daha şık Datça' lılar karar versin, haydi hodri meydan diyordu sanki.
Sadece özenli seçim yapmayan, ayrıca giyimde kendine yakıştırmak şartıyla risk
almayı da seven bu bayanı ben üzerinde bir kepenek, yani çobanların giydiği
kolsuz ve dikişsiz, keçeden dövülerek yapılan çoban paltosu, onun içinde göz
alıcı bir renkte dik yakalı bir kazak, boynuna taktığı üst üste kolyeler, altında ise
süper bir mini etekle, dizlerinin üzerine uzanan siyan çizmeler ve yanında da
çok sevdiği kedilerine inat bir çoban köpeği ile sokaklarda gezerken görürsem
hiç şaşmam.
Biraz uzun yoldan da olsa o bayanın çizmeleri konusuna girdim sonunda.
Yukarıda yazdığım kepenek ve çizmeli kıyafet benim yaratıcılığımın beklentisi,
ama son günlerde giydiği, çizmeleri siyah bir kıyafeti yukarıdaki alt sağ resmin
bir yarısında. Hangi yarım kare olduğunu ve hatta o bayanın kim olduğunu da
bulduğunuzu sanıyorum. Ama o birçok kişinin gözünde çok sade olan çizmeler
onu şıkdan da daha şık ve daha güzel yapmıyor mu sizce de? Bu hem onun hem
de kıyafetine çok uyumlu olarak seçtiği çizmelerinin mucizesi. Şimdi gelelim alt
sağ karenin diğer yarısına. Özellikle bayanlarda çizme dört mevsimde de
giyilir. Ama bu bayan bir ayakkabı giyse bile gözümüze çizme giymiş gibi
görünmeyi de beceriyor. Bu ayakkabıları onun bana bir sohbetimizde şaka
yollu olarak „yazlık çizmem“ diye bahsettikleri, yani yine onun kıyafetine çok
zevkli ve uyumlu olarak seçtiği ayakkabı veya çizmelerinin mucizesi. Ayrıca
onun üzerinde görmenin hayalini kurduğum ayrı bir kıyafet daha var. Siyah
bir elbise, etek kısmı kısa, dikine ve geniş siyah beyaz şeritler şeklinde ve
geniş pilili. Veee … altında siyah high heels bir çizme. Bugünkü hayalim
birgün niye gerçek olmasın? Onu şıkların en şık prensesi yapmaz mı bu
kıyafet yani ?!
Kavak yelleri esiyor üstümde,
yaprakların bir kısmı yerlere uçuyor,
bir kısmı çatılara, damlara,
yerlerdeki yaprakların üstünde yürümeye bayılırım,
hışır hışır ve bir tür romantik duygularla,
ama damlara uçmuş yapraklara bakmıyorum,
aslında bakmaktan korkuyorum damlara,
korkuyorum eğer pabuçlarım dama atılmışsa yine diye,
o çizmeleri ile çok şık bayan var ya,
işte o atmıştı pabuçlarımı dama,
eh ama ben de onun gibi sarı inat biriyim,
çok beğensem de o çizmeli şıklığını,
atarım bak ben de onun çizmelerini dama.
Gel sulh çubuğumuzu yakalım birlikte,
pabuçlar, çizmeler ayaklarımızda kalsın,
damlara atılmasınlar bir daha,
sen yine şık pozlar ver çizmelerinle,
ben ise yürüyeyim pabuçlarımla yapraklar üzerinde,
belki de yine romantik duygularla …
Aslında o bayan ve ben artık sulh çubuğumuzu nasıl yakarız diye çok düşündüm,
kendimce farklı çözümler ürettim. En sonunda iyi bir düşüncem var. O şık bayan
kedi hastasıdır, ben ise güzel ve romantik bir müzik. O marifetli çizmeli kedinin
yukardaki resmindeki kılıçlı hali belki onun için bir güç ve yenilmezlik göstergesi,
ama o çizmeli kedi bir de keman çalabilse hem o bayanı hem de beni çok mutlu
ederdi. Hatta o kemancı kedi o şık bayanın penceresinin altında bir bahar gecesi
benim adıma ona kemanla bir serenat yapsa ne kadar özel birşey olurdu değil
mi? Olmaz olmaz demeyin.
Rumuz: Sensiz Olmaz, 04.05.2025


Okunma Sayısı: 284

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.