PADİŞAHLA SON BULUŞMA;
26 Mayıs 2025, Pazartesi 15:17 Vahdettin İstiklal mi dedi,İstikbal mi dedi?
Bu soruyu şu nedenle sordum. Yazımızın birkaç yerinde,düşüncemizi belirttik. Vahdettin'in vatanın kurtarılması değil,kendi geleceğinin kurtarılması olduğunu...Bunu ispatlamak görevimizdir. Bunu da ancak,olayın kahramanı ve tanığı Mustafa Kemal ile yapabiliriz. İşte Mustafa Kemal'in kendi anlatımı:
“Yıldız Sarayı'nın ufak salonunda Vahdettin'le adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Sağında dirseğini dayamış olduğu bir masa,üstünde bir kitap var. Salonun Boğaziçi'ne doğru açılan penceresinden gördüğümüz manzara şu:......Vahdettin hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı:
-Paşa,paşa!Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir(elini demin bahsettiğim kitabın üstüne bastı ve ekledi),tarihe geçmiştir.(O zaman bunun bir tarih kitabı olduğunu anladım.dikkatle sükunetle dinliyordum)
Bunları unutun dedi;asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa,paşa; devleti kurtarabilirsin!
Yukarıdaki bu paragraf Atatürk'ün kendi anlatımlarından alınmıştır. İşte bu paragraftan Vahdettin'ci yazarlar büyük sonuçlar çıkarırlar.Ama Mustafa kemal yine kendi anlatımlarıyla bu taraftarlara gerekli yanıtı verir:
“Bu son sözlerinden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle samimi mi konuşuyor? O Vahdettin ki yabancı hükümetin yüzüncü derece aletleri ile temas arayarak,devletini ve saltanatını kurtarmaya çalışıyordu. Bütün yaptıklarından pişman mı idi? Aldatıldığını mı anlamıştı? Fakat böyle bir tahmin ile başka bahislere girişmeyi tehlikeli saydım.Kendisine basit cevaplar verdim”
....................Vahdettin demek istiyordu ki,hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek dayanağımız İstanbul'a hakim olanların siyasetine uymaktır. Benim memuriyetim,onların şikayet ettikleri sorunları çözmekti. Eğer Onları memnun edebilirsem,memleketi ve halkı,bu siyasete karşı gelen Türkleri de yola getirirsem,Vahdettin'in arzularını yerine getirmiş olacaktım.
Burada Mustafa kemal tüm konuşmalarında kısa,kaçamak yanıtlar verdi.
Kısaca bir konuyu da açıklamak gerek. Saat olayı...Naci Paşa elinde bir kutu ile Mustafa Kemal'e Vahdettin'in armağanı olan saati takdim etmiştir. Öyle abartılacak bir şey değildir. Buraya yazmamızın nedeni,bundan da Vahdettin,Mustafa kemal ilişkilendirilmesi yapıldığındandır. Dediğimiz gibi basit bir hediye verme olayıdır...
İSTANBUL-SAMSUN YOLU ÇETİNDİR,TEHLİKELİDİR.O NEDENLE?
15 Mayıs 1919 günü,Yıldız Sarayından çıktıktan sonra Mustafa Kemal doğru Şişli'deki evine gitti.Bandırma gemisi kaptanı İsmail Hakkı Durusu'yu Şişli'deki eve çağırmıştı. Bir süre kendisiyle yol konusu hakkında görüştü.
Öbür yandan,bu yolculukta olası tehlikelerden Mustafa Kemal'i kim koruyacaktı?
Bu iş için Cevat Abbas görevlendirildi
Mustafa Kemal,Gebze,Tavşancıl,İzmit,Değirmendere çizgisini izleyerek Anadolu içlerine geçerken,güvenliği sağlamak için bir Kuvayı Milliye Birliği oluşturuldu. Cevat Abbas tarafından oluşturulan bu birliğin başına,daha sonra çok ünlenen Yahya Kaptan getirildi.(Yahya Kaptanı da bir başka yazıda anlatmak isterim)
Küçük bir ayrıntıyı da yazmak istiyorum. Mustafa Kemal'in Samsun'a çıktığı Mayıs günleri tüm ormanların yeşerdiği bir dönemdir.Bu da Mustafa kemal ve arkadaşlarının bir taktiğidir.
Koruma gruplarının oluşturulma nedenini Cevat Abbas şöyle anlatır:
“....Kocaeli çizgisi üzerindeki Türk köylerini kasıp kavuran Rum çetelerinin ve İstanbul hükümetinin takip ettireceği askeri kuvvetlerin kolay kolay ilk saldırışta kıyımına uğramamak içindi.
Atatürk'le kendime cephanesiyle birlikte birer mavzer filintasıyla iki el bombası hazırlamıştım.
Adım adım 16 Mayıs'a gitmeden önce,Mustafa Kemal ve Zübeyde Hanım'a bir uğrayalım isterseniz.
ANA GİBİ YAR VATAN GİBİ DİYAR OLMAZ...
VEDA MI,TEKRAR GÜZEL GÜNLERDE BULUŞMAK DİLEĞİ Mİ?
Mustafa Kemal,o gün son ayrılık ziyaretlerini yaparak eve döndü.Karşısına çıkan kız kardeşi Makbule'ye:
-Makbuş, bu akşam eve kimse gelmeyecek. Ben annemin odasında yemek yemek istiyorum. O'nun karyolasının karşısında bana bir yer sofrası hazırlattır. Bu gece sizinle dertleşmek istiyorum.
-Mühim bir şey mi var,ağabeyciğimi?
-Yarın gideceğim.
-Nereye?
-Gideceğim işte,nereye olduğunu sorma. Hayat bu. Belki ölürüm,gelemem. Size söyleyeceklerim var bu akşam!
Makbule hazırlıkları yaptı. M:kemal odaya girince hemen gitti,annesinin elini öptü. Annesiyle kız kardeşini daha çok merakta bırakmak istemeyen M.Kemal, sözlerine şöyle başladı:
-Anneciğim,dedi,ben yarın gidiyorum.............Bana hakkını helal et. Paranız biterse bile halınızı ,kiliminizi satın,sakın buralardan ayrılmayın. Ne olursa olsun yola çıkmayacaksınız. Başarılı olamazsam zaten sizi öldürürler,o zaman elbet ben de ölmüş olurum.
Bir anne,bir kız kardeş için bu sözlerin anlamını açıklamaya gerek yok sanırım. .................................
-Anne,merak etme;bu kadar üzülme. Ben size en kötü olasılığı anlattım. Başarılı olmak olasılığı daha kuvvetlidir. Tekrar buraya dönerim. Sizi yanıma aldırırım. Üzülme! Üzülme!
Mustafa Kemal,ayrılık dakikalarının acısını şefkatin ve sevginin şiirinde boğmak için annesinin yatağına oturdu. Onu iki koluyla sardı. Onun ellerini ve yüzünü birçok kez öptü,öptü:
-Anne,bana hakkını helal et! derken Zübeyde Hanım'ın gözlerinden yaşlar akıyordu.Makbule ise hiç konuşacak durumda değildi.
Mustafa Kemal:
-Niçin konuşmuyorsun Makbuş? Niçin bana öyle bakıyorsun? Dedi.
-Ağabeyciğim ne konuşayım? Muharebeye giderdin bilirdim. Terfian giderdin,bilirdim. Bir göreve giderdin bilirdim. Fakat bugün ne için gidiyorsun? Nereye gidiyorsun? Benim aklım durdu bu gidişe!
Mustafa Kemal kız kardeşini bağrına basarak:
-Evet Makbuş, dedi, merak etme, bunu da bilirsin inşallah!
Bir evdeki böyle ayrılışlar nasılsa öyle oldu. Koşar adım indi merdivenlerden....
Okunma Sayısı: 322
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.