Muğla
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

SAKALLI CELAL (IV)

15 Kasım 2021, Pazartesi 17:06
Ulum-ı Diniye(din bilimleri) diye bir ders vardı o zamanın okullarında. Celal, daha fazla yabancı dil öğrensin diye çocuklar, bu din derslerinden keserek, yabancı dile ağırlık vermeye başlamıştı. Kimi din hocaları karşı çıkınca Celal şöyle diyordu:
-Çocuk, dinini, evde ana babasından da öğrenir, camideki imamdan da. Yabancı dil okulda olmazsa kimden öğrenecek? Diye bu güruhu susturuyordu.
Mevzuat hazretlerini zorlayarak, erkek öğrencilere ders vermek üzere İstanbul'dan bir de kadın öğretmen getirtti. Ve atamasını yaptırdı. Böyle bir şey ilk kez oluyordu! 
Tüm yaptığı yenilikler, bazı şom ağızlılar ve yobaz takımı tarafından Maarif Vekiline ulaştırılıyordu. Sultani'den arkadaşı bakan Hamdullah Suphi Tanrıöver bunları hasır altı ediyordu. Ancak, bir olay üzerine;
-Celalciğim ucu bana dokunuyor diye Celal'i uyarmıştı. 
Olay şuydu: Öğretmenlerden birinin yetersizliğiyle ilgili olarak bütün velilerden haklı şikayetler gelmeye başlayınca hepsini odasına toplayıp:
-Haklısınız! Demişti. Ancak birileri misafir odanızın orta yerine getirip bir keçi bağlasa ve zavallı hayvan, doğası gereği, değerli halılarınızın üzerine pislese keçiye mi kızarsınız yoksa onu buraya getirip bağlayana mı? Şimdi burada suçlu olan, ne halk ettiğini bilmeyen öğretmen midir, yoksa onu okulumuzda görevlendiren yetkililer mi?
Maarif Vekili(Milli Eğitim bakanı) öğretmene el çektirerek durumu idare etti. Arkadaşı Celal'e dokunmadı! 
Ama bir olay iplerin gerilip kopmasına yetti! 
Cumhuriyet savaşlardan çıkmış. Harap bir ülke. Okuma yazma yok denecek kadar az. Kısa sürede yeni okumuş insanlara gereksinim var. O nedenle hızlandırılmış bir eğitim ve zamanı gelmeden mezun edilmesi gereken öğrenciler… O zamanları Mustafa Kemal'in en yakınında bulunmuş Ercüment Ekrem Talu şöyle anlatır:
-Şimdiki eğitim, bilgi ve yabancı dil düzeyinizle 1920'lerin Ankara'sında olsaydınız Mustafa Kemal hepinizi milletvekili, bakan ve genel müdür yapardı! Diye o günlerin havasını aktarır. 
Hatta Meclis Zabıt katiplerinden Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu ve birçok devlet adamı Adliye Hukuk mektebinin rüştiye mezunudur. Sonradan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne dönüşen bu mektep'ten diploma almışlardır. 
İşte böylesi yıllarda, Bakanlık son sınıf öğrencilerine zorluk çıkarılmadan mezun edilmesini, hatta sondan bir önceki sınıflardaki öğrencileri de, göstermelik sınava tabi tutularak mezun edilmesi…gibi istemlerde bulunuyor. Yazıyı alan Celal, bakanlığa şöyle yazıyordu:
"Ankara Sultanisi "boyacı küpü" olmadığı cihetle vekaletin talebi kabil-i tatbik görülmemiştir! Hem, bendeniz, Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte mucize devrinin sona erdiğini sanıyordum. Demek ki yanılmışım. Tedrisatın hitam bulmasına(sona ermesine) az bir süre kaldığına göre istifamın derhal kabulünü veya vekalet emrine alınmama emirlerinizi arz ederim efendim….Mahmut Celal."
Bakan, çok iyi tanıdığı, iyi yetişmiş arkadaşının vekalet emrine alınmasını imzalayacaktı ki, Celal Bey'in geldiğini söylediler. "Belki vazgeçmiştir" umuduyla mütevazı odasının kapısında karşıladı onu:
-Yeniden düşündün,kararını gözden geçirdin değil mi?
-Ne münasebet? Çantamı topladım, gidiyorum.
Maarif vekili, arkadaşının elinden tutarak koltuğa oturttu:
-Celalciğim, dedi. Seni anlıyorum. Ama lütfen sen de beni anla. Evet, haklısın ama yazdıklarımı isteyerek yazmadığımı sen de biliyorsun.Çok güç durumdayız. Biraz dişini sıksan? Hiç olmazsa bir emeklilik hakkı kazanıncaya kadar…
Kim bilir, belki de arkadaşına hak veriyordu. Ama şöyle dedi:
-bak Hamdullah, dedi. "Meşrutiyet ilan ettik, olmadı. "Cumhuriyet'i "getirdik, gene olmadı. Bir de "Ciddiyet'i  denemeye ne dersin?"
Yıllarca, aynı pilava kaşık sallamış iki kader arkadaşı, kucaklaşıp ayrılırken, Hamdullah Suphi:
-Bu ülkenin senin gibilere öylesine gereksinimi var ki, dedi. Peki, şimdi ne yapacaksın? Nereye gideceksin? Neyle geçineceksin? "Kader" demeye dilim varmıyor…
-O zaman deme! Zaten, "kader" diye bir şey yoktur. Özgürüm ya, rüzgar nereye götürürse. Hem korkma. Ülkeme zararım dokunmaz. Gönlüm sizlerle birlikte. "Paşa"yla birlikte sonuna kadar…(devam edecek…)

Okunma Sayısı: 2514

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.