HİNTLİ FALCI BANA 90 YIL ÖMÜR BİÇTİ
06 Mart 2018, Salı 11:57
"Şarkılardan fal tuttum
"İkimize kaç kere (Türk Sanat Müziği şarkısı)
Amritsar'da konakladığımız City Park Otel'dan dışarı çıktığımızda 3 adet rikşa bizi bekliyordu. Bayanlar tek bir rikşaya, biz erkeklerde iki rikşa ile ölülerin yakıldığı mekanı görmeye gidiyoruz. Yolumuz fazla uzun değilmiş. Ölülerin yakıldığı yer, şöyle bir kentin kenar semtlerinde daha çok bir kereste fabrikasını anımsatıyor. Geniş bir meydan, üzeri yer yer çinko kaplı. Bir kenardadağ gibi yığılmış odun kümesi.. hemen önöndeki alanda ise onlarca birbirine benzeyen aşağı yukarı 1.5 metreye 2.5 metre boyunlarında kum havuzları gibi çukurlar. Burada çalışan görevliler, sürekli ocaklara odun taşıyor. Ocağın ortasına yığıyor ve nerede ise bir kiprit çalınca yanacak hale getiriyorlar.
Bizim ölü yakılan yere girdiğimizde bazı ocaklarda hala dumanlar yükseliyordu. Belli ki, dünden kalan ateşler henüz sönmemişti. Beş altı ocakta taze küller gördük. İnsan iskeletinin yanmayan kemikleri küllerin üzerinden görünüyordu. Teker teker incelemedik ama epeyce bir ocak gezdik. Kast sistemi burada da kendini gösteriyordu. Üç türlü yakılma şekli var: Toplum içindeki yerine, mevkiinize ve ekonomik durumunuza göre yakılma türleri göze çarpıyor. Zenginseniz fırında yanabilirsiniz. Daha orta halli iseniz motorinli ocaklarda, yoksulsanız, belediye himayesinde odun ocaklarında yanmak bekliyor sizi..
Orada öğrendiğimize göre günde ortalama 10-15 arası ölü geliyor ve bu meftaların burada yakıldığı, daha sonra oluşan küllerin ise ölü sahiplerine teslim edildiği doğrultusunda. Bir pakete konan küller daha sonra Ganj'ın kutsal sularına dökülüyormuş.
Bizim orada bulunduğumuz bir saatlik süre içinde ölülerin yakıldığı yerde hiç hareket yaşanmadı. Sadece, oradaki görevliler, büyükçe ve üzeri düz el arabası ile ocaklara sürekli odun taşımakla meşguldüler. Anlaşılıyor ki biraz sonra müşterileri gelmeye başlayacak ve hazırlıksız yakalanmamak için şimdilik fakir müşterilerin yakıldığı açıktaki odun yanan ocakları hazırlıyorlar.
Hindistan'da erkeği ölen kadınların hala kendilerini yakıp yakmadığını soruyoruz rehberimize. Eskiden çok yaygın olan kadının kendini yakması olayı artık eskisi kadar çok görülmüyormuş.
Kadın niçin kendini yakar sorusu takılıyor kafama. Erkeği için kendini yakacak derecede bir sevgiyi, bağlılığı düşünüyorum. Pek bununla ilgili değil. Hindistan'da ekonomik güç erkelerde. Zira bir kız evlenirken, erkek tarafına belli bir para ödüyor. Erkeği olmayan kadının artık bir üretim gücü de olmuyor. Şunun bunun üstünde ağırlık olmasından başka. Mahalle baskısı devreye giriyor burada da; "Eee .. erkeğin de öldü artık. Sen ne ile geçineceksin? Yük olmaktan başka ne işe yararsın. Vakit bu vakit. Bir an önce at kendini ateşe ve kimseye yük olmadan ölümü seç.." anlamına gelebilecek mahalle baskısı kadınları yaşamlarından bezdiriyor ve onurundan başka kaybedeçek bir şeyi olamayan kadınlar yakarak ölüm yolunu seçmiş oluyor.?Pek çok kadın başlarına böyle şeylerin geleceğini bildiği için o sıkıntıları yaşamadan kendi canına dramatik bir biçimde kıyıyor...
Bol miktarda fotoğraf çektikten sonra buradan ayrılıyoruz...
BİR HİNTLİ FALCIYA FAL BAKTIRIYORUM...
Jantar Mantar" olarak bilinen Jaipur'daki gözlemevide Hindistan'da görülmeye değer yerlerden bir tanesi. Gözlemevine girdiğimiz de hayli kalabalık yabancı turistler rehberler eşliğinde gözlemevinin aygıtlarını inceliyorlardı.
Gözlemevi, 1728 yılında astronomiye ilgi duyan Mihrace Jai Singh tarafından yaptırılmış. Jai Singh'in yaptırdığı beş gözlemevinden en bakımlısı Jaipur'da bulunan bu gözlemevi.
Jai Singh, bu gözlemevini yaptırmadan önce pek çok uzmanı yabancı ülkelere gönderiyor ve onların verdiği bilgiler doğrultusunda bu gözlemevleri doğuyor.
Jantar Mantar Gözlemevi'nin 2010 yılında Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alındığını anımsatalım.
İlk bakışta modern bir heykel sergisini anımsatan gözlemevinde, güneş saati ile zamanı hesaplayabiliyorsunuz. Dhruva isimle alet, kuzey kutbunu ve 12 burcu gösteriyor. Büyük Samrat ise dev boyutlarda bir güneş saatidir. 20 saniye sapma ile zamanı doğru tahmin edebiliyor.
Gözlemevi'ni dikkatle inceledikten sonra çıkış kapısına yöneliyoruz. Kapının çıkışında bir masa başında tek başına oturan bir erkek Hintli ile rehberimiz haşir neşir oluverdiler. Belli ki Zafer Beyle çok önceden tanışıyorlar.
Rehberimiz, "Bu falcı her şeyi biliyor, geleceğinizi okuyor.. denemesi bedava" deyince, önce bayan arkadaşlarımız sonra biz erkekler falcının başına üşüştük. İsteyen varsa fal baktırabileceğimizi söyledi Zafer Bey. Ücret de vermeyebilirmişiz. Gönlümüzden ne koparsa, 50 - 100 Rupi bahşiş...
Herkeste bir çekingenlik. Sırlarımızın ifşa edilmesinden korkar gibiydik. Ben, deneyeceğim dedim ve masanın başındaki sandalyeye oturdum. Falcı ile masanın başında karşı karşıya oturmaya başladık. Sağ elimi uzatmamı istedi. Dediğini yaptım. Sağ elimi eline aldı ve avuç içindeki çizgileri okumaya başladı. O söylüyor, Zafer bey bize Türkçesini...Özetle şunları söylüyordu Hintli falcı: " Hayatım çok zorluklarla başlamış. Ömrümde ne kazanmışsam kendim kazanmışım. Hiç kimseye yük olmamışım. Hep vermişim ve hiç almamışım... 38 yaşına kadar yoksulluk çekmişim ama daha sonra ferah yaşamaya, para kazanmaya başlamışım. ÜÇ ayrı yerden gelirim varmış... Karizmatik ve beğenilen bir erkek olduğumu söylemeyi de ihmal etmedi. Çok iradeliymişim. Tuttuğumu koparırmışım.. Çok sağlıklıymışım. En az 90 yaşına kadar yaşarmışım. Bunun fazlası var, eksiği yok diye ilave ediyor. Üzerimde müthiş bir negatif enerji varmış. Bizim dilimizde nazar denilen şey.. Başarılarım, sağlıklı görünümüm yüzünden kötü kalpli insanların değdirdiği nazarı, negatif enerjiyi üzerimden mutlaka atmam gerekirmiş..."
Hintli falcının söyledikleri hemen her falcının söyleyebileceği şeylerdi. Ortalama bir insanda bulunan ortak meziyetler diyebilirim. Olmasa da hoşunuza gidecek şeyler. Ama üzerimde negatif enerji olduğunu söylemesi beni hayli etkiledi. Yıllar önce de bir bayan kızımıza fal baktırmıştım da, kahve falı. Kızcağız esnemekte laf söyleyememişti. Sonunda deki ki; "Mehmet Bey, inanırsınız, inanmazsızın ama üzerinizde büyük bir nazar var. Mutlaka bir hocaya gidip okutmanız lazım."
Hiçbir hocaya gitmedim. Zaten fala da nazara da inanan bir insan değildim.
Ama Hintli falcı beni esir almıştı adeta. Fal için ücret istemiyordu ama üzerimdeki negatif enerjiyi atmam için önerdiği bir formülü olduğunu söyledi. Neydi formülü...
Elinde minyatür Mısır piramitlerine benzer bronz bir piramiti gösterdi. Piramit zeminden başlayarak testere dişi gibi zirveye kadar çıkıyordu. Bunu evimin Kuzey-Doğu yönüne koymalıymışım. Daha sonra patentli bir taş çıkardı. Hindistan'daki kıymetli taşlardan bir tanesi.. Bunu da altın bir yüzüğe taktırıp, yüzüğü de sağ işaret parmağıma geçirmeliymişim. Ve de kimseye bir şey söylememeliymişim...
Ne kadar ücret ödemeliymişim? 8.500 Rupi... Oldukça yüksek bir paraydı bu. 5000 Rupi verebileceğimi söyledim. Pazarlık yapılmazmış. Ama adam sempatik buldu ve beni önce 8 bine, sonra da 7 bine indi. Ben de 100 Dolar verebilirim dedim kestim attım. Adam razı oldu. Kıymetli taşı sarmaya başladı ve onu bir kese içine yerleştirdi. Patenti ile birlikte. Sonra piramidi bir gazete kağıdına sardı ve bana verdi. Ben de koynumda sakladığım dolarlardan 100 dolar çıkarıp Hintli falcıya verdim. Yaklaşık 290 liraya bir fal baktırmıştım ve bu benim yaşamımdaki ender bir olaydır. Benden sonra Dilek hanıma da cesaret geldi. Uzun lafın kısası 39 yaşındaki Dilek hanıma 40 yaşında evleneceğini söyledi. Müstakbel eşi ile kendisini Hindistan'a gelerek ziyaret edeceğini ileir sürdü. Bu güne değin hiç evlenmemiş olan Dilek hanımı dikkatle izleyeceğiz. Süre önümüzdeki yıl bitiyor ve bakalım Hintli falcının söyledikleri doğru çıkıyor mu? İşte o zaman da benim üzerimdeki negatif enerjiyi atmam için verdiği yüzük ve piramidin işe yarayıp yaramadığını öğrenmiş olacağım...
Haftaya Salı : HİNDİSTAN'IN NEKADAR ÇOK GÜZEL KIZLARI VARMIŞ...
Okunma Sayısı: 7617
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.