Muğla
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

SuÇ ve SEVAP

12 Kasım 2021, Cuma 11:19

Datça'dan hep son­ba­har ay­la­rın­da ay­rı­lır­dım. Bu defa Ekim'i buldu. Ay­rıl­ma za­ma­nım ge­lin­ce bu ay­rı­lı­ğın üzün­tü­sü­nü azalt­mak için ken­di­me ne­den­ler bul­ma­ya ça­lış­tım yine her yıl ol­du­ğu gibi. "Zaten sular sık sık ke­si­li­yor, elekt­rik der­sen o da öyle. İnşaat ya­sa­ğı da bitti, sanki yazın ona uyul­muş da, yine ra­hat­sız eden gü­rül­tü­ler baş­la­dı, so­kak­lar başı boş gezen kö­pek­ler­le dolu, zaten artık de­ni­ze de gi­re­mem" gibi ak­lım­da arka ar­ka­ya sı­ra­la­dı­ğım daha bir sürü „suç­lar“ yük­le­dim Datça'ya. Savcı falan de­ği­lim ama sanki öyle dav­ra­nı­yo­rum gibi bir duygu hali için­de­yim. Bahar ay­la­rı yak­laş­tı­ğın­da ise bir an evvel Datça'ya gi­de­bil­me­ğe ken­di­mi ikna etmek için onun, yani Datça'nın „se­vap­la­rı­nı“ say­ma­ğa baş­la­rım hep. „Mas­ma­vi deniz, içi­mi­zi ısı­tan güneş, bir­bi­rin­den güzel koy­lar, de­ni­ze ba­ka­rak kah­val­tı et­ti­ğim ka­fe­ler, ar­ka­daş­lar­la li­ma­na bakan bir yerde otu­rup bir­ şey­ler içer­ken geç sa­at­le­re kadar tatlı soh­bet­ler, doğa ve tarih zen­gin­li­ği, henüz gö­re­me­di­ğim yeni açıl­mış Ka­vak­di­bi De­mok­ra­si Evi ve tabii o çok özel kişi“. Bun­la­rın bir bö­lü­mü­nü Tür­ki­ye'nin bir­çok tatil yö­re­sin­de ya­şa­ya­bi­lir­si­niz ama Datça'da olun­ca ayrı bir özel­dir. Yani benim için Datça'dan ay­rıl­mak zo­run­da ol­du­ğum za­man­lar­da onu is­te­me­ye­rek SUÇ­la­mak, ye­ni­den Datça'ya git­mek için içim kıpır kı­pır­ken de bunu bir an evvel ya­pa­bil­mek için onun SE­VAP­la­rı­nı sı­ra­la­mak. Benim her yıl­lık kısır değil, mutlu dön­güm bu; SUÇ ve SEVAP.
“Aşkı ilk defa ya­şa­mak gibi, de­ni­zi ilk defa gör­mek gibi, Dos­to­yevs­ki' yi keş­fet­mek de in­sa­nın ha­ya­tın­da önem­li bir ta­rih­tir.” demiş Jorge Luis Bor­ges. Ben de “Aşkı ilk defa ya­şa­mak gibi, de­ni­zi ilk defa gör­mek gibi, Datça' yı keş­fet­mek de in­sa­nın ha­ya­tın­da önem­li bir ta­rih­tir”
di­yo­rum.
Benim Datça ile il­gi­li içimi kö­pür­ten bu duy­gu­la­rım orayı ta­nı­ma­nın ve yılın bir bö­lü­mün­de orada ya­şa­ma­nın ver­di­ği ina­nıl­maz hazın dı­şı­ma yan­sı­ma­sı ve ken­di­mi bu ne­den­le çok şans­lı bul­mam­dan­dır. Ama hayat her­ke­se aynı ve güzel yolu çiz­mi­yor ne yazık ki.
Bil­mem oku­du­nuz ­mu, ama eğer oku­ma­dıy­sa­nız ilk fır­sat­ta oku­ma­nı­zı öne­ri­rim Dos­to­yevs­ki'nin Suç ve Ceza ro­ma­nı­nı. Ana ka­rak­te­ri olan Ras­kol­ni­kov adın­da­ki genç ada­mın iş­le­di­ği ci­na­yet­le­ri konu edi­nen bir ki­tap­tır. Ki­ta­bın ana fikri ise, insan ne du­rum­da olur­sa olsun hak­sız­lı­ğa ve diğer olum­suz­luk­la­ra karşı dim­dik ayak­ta dur­ma­lı­dır dü­şün­ce­si­dir.
Dos­to­yevs­ki'nin Rusya'yı ve hal­kı­nı göz­lem­le­ye­rek çı­kar­dı­ğı Ras­kol­ni­kov hem onun ve belki de ede­bi­yat ta­ri­hi­nin en ka­ran­lık ka­rak­te­ri­dir. Yok­sul­lu­ğu­nun güzel bir hayat kur­ma­sı­na engel ol­du­ğu­na ina­nan genç bir hukuk öğ­ren­ci­si­nin, yaşlı bir te­fe­ci ka­dı­nı öl­dü­rüp pa­ra­sı­nı çal­ma­yı plan­la­ma­sıy­la baş­la­yan hi­kâ­ye­si, Ras­kol­ni­kov' un, kay­na­ğı onun iç ça­tış­ma­la­rı­nın so­nu­cu ola­rak, in­san­lı­ğa sor­du­ğu ah­la­ki, fel­se­fi ve can alıcı so­ru­lar­la ede­bi­ya­tı çok de­ği­şik ve dü­şün­dü­rü­cü bir se­vi­ye­ye ta­şı­mış­tır.
Suç ve Ceza Dos­to­yevs­ki'nin kendi de­ha­sı­nı tüm yön­le­riy­le yan­sıt­tı­ğı bir roman ve bir suçun psi­ko­lo­jik kay­dı­dır aynı za­man­da.

Datça'nın se­vap­la­rı­nı ya­zar­ken önem­li bir ta­ne­si­ni sona bı­rak­tım. O da her Datça'ya ge­li­şim­de o mas­ma­vi de­ni­ze, eşsiz koy­la­ra ba­kar­ken, bu ke­yif­le o gü­zel­lik­ler kar­şı­sın­da kah­ve­mi içer­ken içim­de hap­sol­muş duy­gu­la­rı­mın ard arda dı­şa­rı taş­ma­sı­dır. Hani Ka­nar­ya ada­la­rın­dan La Palma'da gün­ler­dir fış­kı­ran, bit­me­yen ateş­li vol­kan lav­la­rı gibi.

Dert mi, der­man mı,
Suç mu, Sevap mı,
Sarı inat mı,
Başa bela mı,
Şık mı, güzel mi,
Nor­mal mi, biraz kaçık mı,
Te­pe­si atar mı, si­nir­li mi,
Ciddi mi?

Uzak du­ra­yım desen hak­lı­sın,
Sa­taş­ma­ya­yım desen, en akıl­lı­sın,
Bu­laş­ma­ya­yım desen, bu­laş­mış­sın bir kere,
Der ha­bi­re sa­na­ne, ba­na­ne,
İdare et­mek­ten başka çare yok,
Al­mış­sın bu derdi bile bile.
Suya gir­miş gibi sı­rıl­sık­lam ol­mak­la bitse,
Başka bir ­şey bu, ya ıs­lan­ma­sı, ya ku­ru­ma­sı zor,
O çok özel­dir benim için de­mek­le bitse,
Ya gün­dü­zü zor, ya ge­ce­si zor,
Boş­ver de­mek­le bitse,
Ya inan­ma­sı zor, ya vaz­geç­me­si zor,
Yaz­mam artık yeter de­mek­le bitse,
Zaten ya ka­le­mim kör, ya mü­rek­ke­bim bitik,
Al­dır­mam de­mek­le bitse,
Ya sarı inat, ya hiç an­la­şı­la­maz o.
Zorla „Sus, bir yıl yazma“ diye ce­za­lan­dı­rıl­mak çok acı, Böyle suç­la­nan­la­rın ha­pi­sa­ne­sin­de yat­mak bir de­ne­yim, Der­di­ni an­la­ta­ma­mak ayrı bir çile, İyi hal­den erken dı­şa­rı çı­ka­bil­mek bir arzu, Ol­maz­sa de­mir­le­ri kesip firar etmek hep koca bir hayal.

Ça­re­si­zim de­mek­le bitse,
Ya çi­le­si zor, ya unut­ma­sı zor,
Baş­ka­sı­nı bu­lu­rum de­mek­le bitse,
Ya ye­ri­ne koy­ma­sı zor, ya hiç ko­ya­ma­mak zor. Ka­de­rin bu artık, Datça ve ona „sen­siz olmaz“ de­mek­le avu­nup dur.
Bu arada bir­kaç gün önce 29 Ekim'de ulus­ca Cum­hu­ri­yet Bay­ra­mı­mı­zın 98. yıl­dö­nü­mü­nü kut­la­dık. Ar­ka­sın­dan da 10 Kasım'da ulu önder Ata­türk'ün 83'üncü ölüm yıl­dö­nü­mün­de onu ve onun bize ka­zan­dır­dı­ğı de­ğer­le­ri andık ve onun ço­cuk­la­rı ola­rak devam et­ti­re­ce­ği­mi­ze söz ver­dik. Ben ne yazık ki bu kut­la­ma­la­rı Datça dı­şın­da yap­tım ama özel­lik­le de Cum­hu­ri­yet Bay­ra­mı­mı­zın 100. yı­lı­nı Datça'da kut­la­mak is­ti­yo­rum.
Datça'dan uzak ol­du­ğum­da orada daha uzun süre ya da bütün yıl kalan ki­şi­le­rin, dost­la­rın çe­şit­li sanal or­tam­lar­da­ki ya­zı­la­rı­nı ve fo­toğ­raf­la­rı­nı takip ede­rek has­ret gi­de­ri­yo­rum. Ör­ne­ğin bir ke­re­sin­de ta­nı­ma­dı­ğım ama sık sık yazan bir Datça'lı ona kar­şı­lık­lık ola­rak kendi hak­kın­da iyi bir­ şey­ler ya­zıl­ma­sı­na olan mut­lu­lu­ğu­nu be­lirt­miş ve şunu yaz­mış ve ben de o çok be­ğen­di­ğim bu geri dö­nü­şü sak­la­mış­tım:
"YAZ­MAK­MI YA­ZIL­MAK­MI? Yıl­lar­dır ya­zı­yo­rum hemen hemen her tel­den. Her yaz­dı­ğım sa­tır­da alın te­ri­mi, duy­gu­la­rı­mı, iç­ten­li­ği­mi, sa­mi­mi­ye­ti­mi, si­te­mi­mi, sev­gi­mi ba­zen­de öf­ke­mi !...​Ve Pay­la­şı­yo­rum. Bunun en gu­rur­lu yan­la­rın­dan biri de kuş­ku­suz, ya da belki, ülkem için üre­ti­yor olmak, ile­ri­ye, gel­mi­şe, geç­mi­şe dönük im­za­lar bı­ra­kı­yor ve bı­ra­ka­cak olmak... Kı­sa­ca, yıl­lar­dır yaz­dım ya­zı­yo­rum AMA bana ya­zı­la­ca­ğı­nı tah­min et­mez­dim HEMDE BU KADAR GÜZEL ve AN­LAM­LI, te­şek­kür ede­rim güzel insan!. Me­ğer­se Ne Gü­zel­miş Ya­zıl­makkk."
Yu­ka­rı­da bah­se­di­len güzel insan kim­dir çok ta­nı­mak is­ter­dim. Bu ya­zış­ma in­san­la­rın kar­şı­lık­lı ola­rak bir­bir­le­ri­ne değer ver­me­si­nin çok güzel bir ör­ne­ği de­ğil ­mi sizce de? Bizim basit bir şe­kil­de eli­mi­ze alıp in­ter­net üze­rin­den oku­du­ğu­muz bu sanal ya­zı­lar bazen de bir sürü zor ve emek is­te­yen ba­sa­mak­la­rın so­nu­cu­dur. Bun­la­rın ara­sın­da bu ya­zı­lar için çe­ki­len fo­toğ­raf­lar da var­dır. Datça'daki Cum­hu­ri­yet Bay­ra­mı kut­la­ma­la­rın­da bir ki­şi­nin bu et­kin­lik­ler ile il­gi­li fo­toğ­raf­lar çek­ti­ği ve ken­di­si­nin de günün anlam ve öne­mi­ne uygun ola­rak kır­mı­zı beyaz bir kı­ya­fet giy­di­ği bazı in­ter­net say­fa­la­rın­da fo­toğ­raf­lar­la bir­lik­te pay­la­şıl­dı. Benim bu­ra­da bu ko­nu­ya de­ğin­me­min ne­de­ni ise, o kut­la­ma­la­rın fo­toğ­raf­la­rı­nı çeken ki­şi­nin fo­toğ­raf­la­rı­nı çekip pay­la­şan o diğer ki­şi­ye TE­ŞEK­KÜR ETMEK. Bir kişi belki de yıl­lar boyu et­kin­lik­ler pe­şin­de koşup fo­toğ­raf­lar çe­ker­ken ni­ha­yet başka güzel bir insan da onun fo­toğ­raf­la­rı­nı çekip biz­ler­le pay­laş­mış; onun yap­tı­ğı, belki de ba­zı­la­rı­mı­zın çok basit san­dı­ğı güzel ve an­lam­lı fo­toğ­raf çek­me­nin öne­mi­ni vur­gu­la­mış. Bunun üze­ri­ne ben de „FO­TOĞ­RAF ÇEK­MEKMİ, FO­TOĞ­RA­FI ÇEKİLMEKMİ ?“ şek­lin­de baş­la­yan bir yazı yaz­mak is­ter­dim ama o artık başka bir za­ma­na kal­sın. Peki şimdi de siz bana „bunun senin Suç ve Sevap baş­lık­lı ya­zın­la il­gi­si ne?“ der­se­niz; ben de size „benim Datça'ya böyle kalp­ten bağlı ol­ma­mın ne­de­ni olan se­vap­la­rın­dan biri de işte Datça in­san­la­rı­nın bana böyle güzel ve an­lam­lı şey­ler ya­şat­ma­sı­dır“ şek­lin­de cevap ve­ri­rim.
Ne mutlu biz de Ata­türk'ün ço­cuk­la­rı­yız di­yen­le­re …

Sen­siz Olmaz, 11.11.2021


Okunma Sayısı: 6432

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.