Muğla
30 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

CUMHURİYET KURULURKEN FİKRİYE’NİN TRAJİK SONU

22 Şubat 2024, Perşembe 16:22

Fikriye rahatsızlığı nedeniyle Münih’e gönderilmişti. Oysa onun hastalığının tedavi
edileceği yer, İsviçre’ydi. Orada daha etkili hekimler, daha donanımlı hastaneler vardı.
Atatürk’ten bağımsız, onun çevresindekiler bunu göze alamadı. Çünkü, İsviçre dünya
basınının ünlü muhabirleriyle doluydu. Bir sürü spekülasyon üretebilirlerdi.
Fikriye , Münih’e, yitirdiği erkeğinin hüznüyle inmişti. Bu sevda onu ince hastalıkla
yakalamıştı.
Mustafa Kemal, son yıllarda, artık onun sadece sevgilisi değil, basbayağı erkeğiydi.
Nikahları yoksa da, bir arada geceliyorlardı. İkisi de bu oldubittiyi kabullenmişti. Onları
birbirinden ayıracak bir güç görünmüyordu. Savaşın son yıllarında da bu böyleydi.
Mustafa Kemal’in , İzmir’e girişi, her şeyi alt üst etmişti. İzmir’in tanınmış kızı Latife
kendini Paşa’nın önüne bir buket çiçek gibi atmıştı bile!
Olağanüstü şeylere ilgi duyan Paşa’yı avlayabilmişti. Kısacası, Fikriye ile Paşa’nın
arasına girivermişti.
Kendisinin neden Münih’e, daha doğrusu, uzaklara gönderilmesini daha sonra
öğrenecekti.
Latife’nin Çankaya Köşkü’ne gelebilmesi için bir mıntıka temizliğiydi bu!
Savaşlarda yenilmiş bir Almanya’nın Münih kentinde, kendisini de yenilmiş
görüyordu. Yitip gideceğinin kaygısı sarmıştı onu.
Büyük acılar, sıkıntılar içinde Münih’te geçen günlerin birinde, yaşlı bir Alman
hemşirenin elindeki gazeteye ilişti gözü. Fotoğraflarda tanıdıkları vardı. Paşa’sı , tanıdıklarının
ortasındaydı.
Alman kadınına, Paşa’nın yanında ayakta dikilen kadının kim olduğunu sordu. Aldığı
yanıt ;
-Karısıdır. Yeni evlenmişler…
Fikriye oracıkta bayıldı.
Bu olaydan bir zaman sonra, doktorların olmaz demelerine, ısrarlarına rağmen,
bavulunu topladı. Yollara düştü.Geleceği bilindiği halde, tren Sirkeci Gar’ına girdiğinde kendisini kimse karşılamadı.
Yalnız Mustafa Kemal, valilikçe İstanbul’da alıkonulmasını, Ankara’ya
gönderilmemesini buyurmuştu.
Fikriye, kendi elbiseleriyle, Paşa’sına aldığı iki armağanını; bir frak ve bir küçük
tabancayı saklayan bavullarını bir kenara bırakıp, doğru Refet Paşa’ya(Bele) koştu. Onun
aracılığıyla Ankara’ya gitmeyi düşündü.
Yine Paşa’nın isteğiyle Ankara’ya ulaştı. Çankaya’ya çıktı. Onları Latife ile muhabbet
içinde gördü. Paşa’dan önce Latife;
-Hoş geldiniz hanımefendi, dedi.
Latife dışarı çıkarken, içeri Mustafa Kemal girdi;
-Hoş geldin Fikriye
-Hoş bulduk Paşam.
Çankaya’da kaldığı günlerde Paşa’nın Latife’ye “Latif”, Latife’nin de Paşa’ya “Kemal”
seslenmesini duyuyordu. Bu onu çok üzmüştü. Ne demek Kemal?
Fikriye’nin çok zayıfladığını, rahatsızlığını gören Paşa:
-İyi olmadan Sanatoryumdan ayrıldığına iyi etmedin. Fikriye sana İstanbul’da
Erenköy bölgesinde bir ev tutalım. Oralar sağlığın için çok uygundur. Tevfik Sğlam paşa’ya
da söylerim, sana gerekli tedaviyi yaptırır. Yarım kalan sanatoryum tedavinden
tamamlanmış olur.
Fikriye o akşam çağrılmamasına rağmen, Paşa’nın sofrasına oturdu. Ona getirdiği
armağanlardan söz etti. Ancak, getirdiği tabancayı İstanbul’da bıraktığını söyledi. Kılıç Ali,
hemen gar direktörüne emir vererek, emaneti getirtebileceğini söyledi. Şimdilik gerek
duyulmadı.
Paşa neden zahmet ettiğini falan söyledi. Paşa’nın Fikriye’ye yakın ilgisi, Latife’yi
çıldırtıyordu.
Çok geçmeden Fikriye’yi Çankaya’dan bir yolunu bularak kovdu veya kovulmasını
sağladı
Fikriye zorunlu İstanbul’a döndü. İstanbul’da, Mustafa Kemal’in candan dostu
Memduha’nın yanında kalmaya başladı. Zamanla aile Gelibolu’ya taşınınca, o da, oraya
taşındı.
Daha sonra tek başına İstanbul’a döndü. Akrabalarından eski vali Macit’in evinde
kaldı.İstanbul’da bir yılı aşkın zaman kaldı.
Bir akşam, kimseye haber vermeden, valizini eline aldığı gibi, Ankara’nın yolunu tuttu.
Gara iner inmez, bir faytona
-Çankaya’ya çek! Talimatını verdi.
Kimseye haber vermeden salona girdi. Onu ilk Bekir Çavuş gördü. Gidip Paşa’ya haber
verdi. Paşa şaşırdı. Buraya kadar nasıl gelmişti tek başına!..?
Rusuhi bu kadını hiç tanımıyordu. Kimlik sordu; Latife;
-Buyurun Başyaver Efendi, dedi.
Hemen Mustafa Kemal’le görüşmek istediğini söyledi.
Rusuhi:
-Arzularınızı kendilerine ulaştıracağım. Ancak şimdilik yan odaya aldırayım sizi.
Fikriye buna çok bozuldu. Çünkü yan oda yabancıların beklediği, bekletildiği odaydı.
Oya , o, köşkün kadınıydı. Asıl sahibiydi. Salonu çın çın öttüren sesiyle şöyle haykırdı:
-Gitmem! Burası benim evim!
Rusuhi’de, Fikriye’de epey direndi. Ama Fikriye Paşa’sıyla görüşemeyeceğini,
görüştürülmeyeceğini anlamıştı!
-Yüzüme biraz su çarpacağım, diyerek tuvalete gitti. Yüzünü yıkadı. Sinirleri çok
bozulmuştu.
Tuvalette uzun süre kalması üzerine yaverler tuvalete daldılar. Fikriye’nin elindeki
Browning marka tabancayı gördüler. O tabancayı hemen çantasına soktu.
Bunun üzerine onu hemen köşkten çıkardılar.
Hiçbir şey olmamış gibi, faytona bindi. Araba yokuş aşağı inip de Fuat Bulca’nın evinin
oralara varınca, Fikriye tabancasını çantasından çıkarıp, namluyu kalbine dayadı. Paşa’nın
armağan ettiği, 99 luk tespih de elindeydi, namluyu okşuyordu! Tetiği çekmesi kolay olmuştu.
Yine de kurşun, sol göğsünden girip, kalbin pek yakınından, sıyırarak geçtiğinde, arabada
daha fazla duramadı. Kendini kaldırıp, arabadan dışarı attı.
Durumu Paşa’ya bildirdiklerinde:
-Hemen Numune Hastanesi’ne kaldırın. Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam’a da haber
verin, buyruğunu verdi.
Hastanedeki başhekim Op.Dr. Ömer Vasfi, Fikriye’yi tanıyordu. Dr. İfadesiyle, durumu
Paşa’ya şöyle anlattı:-Tabanca mermisi sol akciğeri büyük bir kuturla delip, kalp nahiyesi yakınından
geçmiş ve bu arada kalbin dış muhafazasını zedelemiştir. Hasta büyük bir kalp zayıflığı
içerisinde bulunmaktadır.
Bu arada hastaneye Dr. Refik Saydam geldi. Dr. Ömer Vasfi’yi bir kenara çekip, şunları
söyledi:
-Aman Ömer, elinden gelen özeni göster. Paşa’nın yanında onun değeri çok fazladır.
Gerekirse İsviçre’ye bile göndeririz. Ne olur bu kızı kurtaralım!...
Fikriye bir hafta sonra zatürreye yakalandı. Buna ancak iki gün dayanabildi. Sonra.
Arkasındaki acıklı aşk destanını , bir kez daha düşünemeden. Paşa Ağabey’inden sonsuza dek
ayrıldı.
(Fikriye Mustafa Kemal’e “PAŞA AĞABEY” diye hitap ederdi…)


Okunma Sayısı: 61

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.