Muğla
30 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

CUMHURİYET KURULURKEN MUSTAFA KEMAL VE KAVUN-KARPUZCULAR…

29 Eylül 2023, Cuma 13:16

Paşa, bir sabah Yeşilköy çevresinde bir gezintiye çıktı, etrafındaki erkanıyla.  Topkapı dışındaki yolda ilerleyen otomobilin yolunu kavun, karpuz yüklü iki araba kesti. Kavun arabasında, birkaç küfe de üzüm göze çarpıyordu. Paşa otomobilini durdurarak, araban indi. Onunla birlikte yaveri de indi. Paşa'nın arkasından gelen ikinci otomobildekiler de indiler. 
    Biraz sonra tüm bu kalabalık, kavuncuların çevresini sarınca, Rumelili göçmen satıcılar, şaşırdılar. 
    Paşa, onların Rumelili göçmen olduklarını anlamış ve yarenlik etmek istemişti. 
    Adamları yetiştiklerinde Paşa, kavuncularla pazarlığa başlamıştı;
    -Bu bir araba kavunu, karpuzları, üzümü kaça verirsin?
    İki erkek, üç kadından oluşan kavuncular, Paşa'yı tanımadıklarından, onu kendileriyle alay eden bir adam sandılar. O nedenle, onlarla konuşan Paşa'yı ciddiye almayıp bir yanıt vermiyorlardı. En sonunda Paşa'nın diretmesi üzerine, şöyle uluorta bir fiyat söyledi. Yani epey pahalı bir fiyat…Paşa'da onlarla pazarlık ediyormuş gibi bir fiyat verdi. Henüz güneş bile doğmamıştı. Şafak ancak söküyordu. Bu adamlar bela mı , neyin nesiydiler? Arkadaki arabanın sahibi onların kendileriyle eğelendiğine inanarak, öndeki arabacıya öfkeyle şöyle bağırdı:
    -Haydi, be; Trava! Sabah sabah maytaba çıkmışlar!
    Daha önce onları, yüzlerinin renginden tahmin eden Paşa “Trava” sözcüğü üzerine doğru tahmin ettiğini anlamıştı. Hemşeri olduklarını bilmişti.(Çünkü bu bir küfür sözüydü) Arkadaki arabacının bayağı sinirlendiğini görmüştü. Çok yumuşak, bir sesle:
    -Yahu niye sinirleniyorsunuz? Eğer uyuşursak, bu iki araba malı satın alabiliriz…
    Daha fazla beklemek istemeyen, öfkeli satıcı, haydi diyerek gitmek istedi. Ancak, Paşa'ya yardıma gelen iki adamıyla, pazarlıkta anlaştılar. Kavunlarla, üzümler satın alındı. Daha sonra satın alınan kavunların ve üzümlerin nereye götürüleceğini sordular:
    Paşa, gayet sakin bir yüz ifadesiyle:
    -Bunları bizim eve bırakacaksınız.
    Başından bu yana Paşa'yla didişen köylü:
    -Sizin ev nerededir? Ne bilelim biz? Dedi.
    Başyaver Celal, Dolmabahçe Sarayı'nın adresini yazarak köylülere verdi. Köylüler, Dolmabahçe'ye giderken, Paşa'da ters yönde hareket etti. 
    Topkapı'dan kente giren arabacılar,ellerindeki adresi ilk rastladıkları bir polise gösterip, adresi öğrenmek istediler. Polis antetli kağıda bakınca, Başyaver Celal'in imzasını hemen tanıdı. Onlara Dolmabahçe Sarayı'nın yolunu gösterdi. Arabacılar, Dolmabahçe'den içeri girinceye dek, hala ne olduğunu anlamamışlardı. Yalnız, tam içeri girince, onlardan kavunları satın alanın Cumhurbaşkanı olduğunu anladılar. O zaman da , Paşa'ya karşı”Trava “ sözcüğünü kullandıkları akıllarına geldi!
    Sözcüğü kullanan adam, soğuk terler döküyor, ne yapacağını da bilmiyordu. Kaçıp gitmek istiyordu. Ancak, Saraydakiler onlara çok iyi davranıyordu. Onları öğle yemeğine beklettiler. Adamların belki de hiç yemedikleri yemekler ikram ettiler. Satın alma memuru işlemleri yaptı, onları dinlenmeye bırakıp, birazdan ücretlerini ödeyeceğini söyledi. Maksadı, Paşa'nın gelip onları görmek isteyeceğini bildiğiydi…
    Satın Alma Memuru Paşa gelince durumu bildirdi. Paşa:
    -Çağırın bunları bakalım, dedi.
    Pazarcılar, sabahki sarışın adamı karşılarında görünce şaşırdılar. Paşa onların bu şaşkın durumlarına üzülerek:
    -Oturun, dediyse de hiçbiri pufla süslü, güzel koltuklara üst başlarının durumundan oturmak istemediler.  
    Onların bu çekinik durumu gören Paşa:
    -Oturun, be yahu! Diyerek, daha yumuşak bir ses tonuyla sözlerini yineledi.
    Üç kadın, iki erkek çekinerek koltuklara ilişir gibi oturdular..
    -Önce şöyle rahat oturun bakalım…Kavunları, üzümleri teslim ettiniz mi? Yemek yediniz mi? Paranızı aldınız mı?
    Her iki erkek birden yanıt verdi:
    -Her şeyi yaptılar. Yedik, içtik…
    Adamcağızlar, parayı almadıkları halde, aldık demişlerdi. Bu hem saygıdan, hem de korkudan!
    Paşa, onlarla, Rumeli'nin acı, güzel anılarını anlatarak sohbet etti. “Trava”diyen adama biraz takılmaktan kendini alamadı. Ticaret yapmanın da koşulları olduğundan, bunlara uyulmadıkça ticarette başarı sağlanamayacağından, söz ettikten sonra,şu kuralı özellikle vurguladı:
    -Alışverişte kızılmaz!
    Sonra, gülerek gözlerinin içine baktı:
    -Haydi, trava! Dedi.
    Rumelili köylüler,büyük hemşerilerinin ağırlığı altında ezildiklerini duydular. Paşa'nın bir işareti üzerine, köylülerin istediği paranın birkaç katı bir zarfın içine konularak Paşa'yla pazarlık eden köylüye verildi. 
    Adamlar, sanki bir hazine bulmuş gibi Saray'dan sevinçle ayrıldılar. Onlara göre bu sarışın adam yeni zaman padişahıydı. Kendilerinin de hemşerisiydiler. Onlardan mutlu kim olabilirdi?


Okunma Sayısı: 784

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.