Muğla
30 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

CUMHURİYET KURULURKENİZMİR İKTİSAT KONGRESİ

14 Eylül 2023, Perşembe 16:54

"Bizim devlet yönetiminde izlediğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan
Kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, esinlerimizi gökten
Ve yitikten değil, doğrudan doğruya dirimden almış bulunuyoruz."
    Birinci Lozan görüşmelerinde, emperyalist-kapitalistlerin en büyük korkusu, yeni Türkiye'nin izleyeceği siyasi ve ekonomik yöndü. Öyle ya, Bolşeviklerle Kurtuluş Savaşı yıllarında çok sıkı dostluklar kurmuşlardı. Bir de Lozan'da Sovyetlerin en güçlü adamı Çiçerin , İsmet Paşa'ya, yani Türkiye'ye büyük destek vermişti. 
    Uzun bir yazı konusudur. Kurtuluş Savaşı öncesi ve yıllarında, gerek Mustafa Kemal, gerekse Kazım Karabekir, Türkiye'nin Bolşevizm'le kalkınacağından bir iki söz etmişlerdi. Ancak, Sovyet yönetimi, başta Lenin olmak üzere Türkiye'nin hiçbir zaman bir Bolşevik yönetimle yönetilmesinin mümkün olmadığının bilincindeydi.
    İşte böyle karmaşık bir durumda, İzmir iktisat Kongresi'nin toplanması önemliydi. Öyle ya, iktisadi durum ortaya çıkacaktı, bir nebze olsun. 
    Mustafa Kemal'in yukarıdaki sözleri de, Batı'yı yani Avrupa'yı işaret ediyordu…
    İzmir İktisat Kongresi'nden önce Mustafa kemal şöyle bir demeç vermişti İzmirli gazetecilere:
    "-Siyaset,asker başarıları ne kerte büyük olursa olsunlar iktisat başarılarıyla taçlanmazlarsa kazanılan yengiler yaşayamaz"
    Toplansın, toplanması…Şöyle toplansın, böyle toplanmasın…tartışmalarıyla epey bir gürültü koptu TBMM'de. Nihayet 1923 yılının 17 Şubat Cumartesi günü, Türkiye'nin ilk İktisat Kongresi, İzmir'de toplandı. Kongre Salonu olarak Osmanlı Bankası depoları tutulmuştu. (Bu Bankayı da bir başka yazıda yazmak isterim. Adı Osmanlı, ancak tamamı yabancıların olan bu banka, merkez bankası gibi para basma yetkisine sahipti…) Şehirde büyük yangından sonra, böyle kalabalığı alacak başka yer kalmamıştı. 
Kongrede yer alan delegeler, dört sınıfa ayrılmıştı:
    Kürsünün sol yanı; İşçi delegeleri ile endüstri(sanayi) delegeleri,
Sağ yanı ise, tarım, ticaret delegelerine ayrılmıştı.
    Basına ayrı bir ayrılmıştı. Yabancı konuklara da ayrı bir yer ayrılmıştı.
    Salonda bini aşkın delege, izleyicilerle birlikte yaklaşık dört bin kişi vardı. 
    Kazım Karabekir Paşa, Sivil giysileriyle, Kongre'ye Manisa delegesi olarak katılmıştı.
    Kongre delegeleri O'nun kongre başkanı olmasını istiyordu. O ise; 
    -Ben, İktisat kongresinden birçok ümitler besliyorum. Ülkemiz için çok yararlı olacaktır. Ancak, bugün bir ordu komutanı olarak görev yapıyorum. Bir ordu komutanının  böyle bir kongreye başkan olması yadırganabilir. Hatta kimi düşman çevrelerce aleyhte kullanılabilir. Sonra ben yarın gece, Mustafa Kemal Paşa ile Ankara'ya dönmek zorundayım. 
    Kongre delegeleri, yine de ısrarla onun başkan olması üzerinde durdular. Ülkenin barış döneminde iktisadının da bir ordu kadar önemli olduğunu falan anlattılar. Kazım Karabekir:
    -Bu dileklerinize, ancak, yarın Kongre Salonu'na geldiğimde yanıt verebileceğim.
    Saat dokuz buçuk gibi toplantı başladı. Kongrenin açış konuşmasını geçici başkan olarak da görev yapan Mustafa kemal yaptı. Çok uzun bir konuşma yaptı. Konuşmasının önemli bölümleri şöyle özetlenebilir:
    -Efendiler;
    -Uzun uykular ve derin umursamazlıkla geçen yüzyılların, iktisat yapımızda açtığı yaraları iyileştirmek, iyileştirme yollarını aramak ve ülkeyi bayındırlığa, ulusal bir kalkınmaya, mutluluğa ve zenginliğe götürecek yolları bulmak uğruna yapacağımız çalışmaların çok değerli ve başarılı sonuçlara ulaşmasını dilerim. 
    -Arkadaşlar! Sizler, ulusumuzun isteklerini ve acılarını yakından biliyorsunuz. Asıl çözümü sizler sunacaksınız. 
    -Efendiler!Tarih, ulusların yükselme ve çökme nedenlerini ararken birçok siyaset, asker,toplum nedenleri bulmakta ve saymaktadır. Kuşku yok,bütün bu nedenler,toplum olaylarında etkilidir. Ne var ki bir ulusun doğrudan doğruya dirimiyle ,yükselmesiyle, çöküşüyle ilgili ve ilişkili olanı, ulusun iktisat gücüdür….
    -Türk tarihi araştırılırsa bütün yükselme ve çökme nedenlerinin bir iktisat sonucundan başka bir şey olmadığı anlaşılır…
    -Örneğin, Fatih, İstanbul'u aldıktan sonra, yani Selçuklu Saltanatıyla Doğu Roma İmparatorluğu'na varış olduktan sonra, Batı Roma İmparatorluğu'nu da alarak koca bir saltanat kurmak istedi. Böyle bir isteği izleyip uygulamak uğruna, bütün ulusu, temel öğeyi arkasından bu ereğe doğru sürükledi. 
    -Aynısını Yavuz yaptı.
    -Aynısını Kanuni yaptı. 
    -Arkadaşlar! Bu güçlü padişahlar, izledikleri dış siyasette, kendi isteklerine, tutkularına dayanmışlardır. 
    -Oysa dış siyaset iç siyasete dayandırılmalıdır. Demek ki bir devlet, iç örgütünün dayanmayacağı kerte genişlememelidir. 
-Gerçekten Osmanlı sultanları asıl olan noktayı unuttular. 
-Arkadaşlar, kılıçla fetihler yapanlar, sabanla fetihler yapanlara yenilmek, sonunda yerlerini bırakmak zorundadırlar. Nitekim Osmanlı Saltanatı'da böyle olmuştur. Bulgarlar, Sırplar, Macarlar, Romenler sabanlarına yapışmışlar, varlıklarını korumuşlar, güçlenmişlerdir. Bizim ulusumuz da, böyle fatihlerin arkasında serserilik etmiş ve kendi anayurdunda çalışmamış olmasından dolayı bir gün onlara yenilmiştir. Bu gerçek, tarihin her döneminde ve dünyanın her yerinde böyle olmuştur. 
    -Efendiler! Kılıç kullanan kol yorulur; sonunda kılıcı kınına koyar ve belki o kılıç o kında küflenmeye, paslanmaya mahkum olur. Ne var ki saban kullanan kol, gün geçtikçe daha çok güçlenir. Daha çok güçlendikçe, daha çok toprağa sahip olur. 
    
-Efendiler! Osmanlı fatihleri temel öğe ile birlikte sabanın önünde yenilip geri çekilmeye başladıktan sonra, asıl felaketin büyüğü başladı:
    -Halk yoksul, parayı güç buluyordu. Oysa taç sahipleri, saraylar Bab-ı Ali'ler debdebeye, lükse sahip olabilmek uğruna her ne pahasına olursa olsun bu parayı bulmanın yoluna düşmüşlerdir. O çıkar yollar da borçlanmalar oldu. Öyle kötü borçlanıyorlardı ki. Bunların faizleri de ödenemedi. En sonunda bir gün Osmanlı Devletinin iflasına hükmettiler. 
    -Ama bunlar, tarih kitaplarında yazılmadı. Osmanlı tarihi baştan sona değin, padişahların, kişilerin, en sonra, zümrelerin durum ve davranışlarını yazan bir hikayeden başka bir şey değildir. Geçmişin, yüzyılların elimize tarih diye uzattığı kitabın niteliği işte budur.
    -Osmanlı İmparatorluğu gerçekten yıkılmıştı. Emperyalistler Türkiye'ye çullanmaya başladılar. Ancak hesap edemedikleri Anadolu halkının direnciydi. 
    -Efendiler! Yeni bir halk dönemi başlayacaktır. Bu da iktisat dönemi anlamıyla anlatılır:
    -Öyle bir iktisat dönemi ki, onda ülkemiz bayındır olsun; ulusumuz tok ve rahat olsun, zengin olsun. Bu bakımdan bir felsefi sözü size hatırlatayım "El kanaatü kenzi layüfna" Kanaati, azla yetinmeyi, tükenmez bir hazine saymak, yoksulluğu erdem saymak felsefesine de iktisat dönemi artık son versin.
    -Efendiler! İktisat alanında düşünürken ve konuşurken sanılmasın ki, biz yabancı sermayeye düşman bulunuyoruz. Hayır! Bizim ülkemiz geniştir. Çok çalışmayı ve sermayeyi gereksemekteyiz. Bundan dolayı kanunlarımıza saygılı olmak koşuluyla yabancı sermayelerine gereken teminatı vermeye her zaman hazırız. İsteğimiz şudur ki yabancı sermayesi bizim çalışmalarımıza ve sabit servetimize katılsın. Bizim için ve onlar için yararlı sonuçlar versin; ancak, eskisi gibi değil. Gerçekten geçmişte özellikle Tanzimat Dönemi'nden sonra yabancı sermaye, ülkede seçkin bir konuma sahip oldu. Ve bilimsel anlamıyla diyebiliriz ki  Devlet ve Hükümet, yabancı sermayenin jandarmalığından başka bir şey yapmamıştır. Artık, her uygar ülke gibi yeni Türkiye dahi buna baş eğmez. Burasını tutsaklar ülkesi yaptıramaz…
    -Arkadaşlar!Son söz olarak demiştim ki, biz ülkemizi artık tutsaklar ülkesi yapamayız. Dikkatinizi çekmiştir, Lozan'daki görüşmelerde işte buna vurgu yaparak, bunu kabul etmedik, etmeyeceğiz!
    -Elbette, barış için tüm dünya epey bir yol almış durumdadır. Biz de barış istiyoruz. Ancak, başarı kazanmak için çok çalışmak gerektiğini de bilmeliyiz. Ekonomi diyoruz. Ne var ki arkadaşlar ekonomi demek, her şey demektir! Yaşamak için, mutlu olmak için, insanca varlığımız için ne gerekliyse, onların hepsi demektir. Tarım demektir, ticaret demektir, çalışma demektir. Her şey demektir.
    -El emeğini mutlaka teknik aygıtlarla karşılamalıyız. Ülkemizi bundan başka demir yollarıyla ve üzerinde şoselerle  ağ haline getirmeliyiz. Şundan ki batının, yeryüzünün araçları bunlar oldukça bunlara karşı eşek ve kağnı ile ham yollarla yarışmaya çıkılamaz. 
    -Eğer sanat konusunda yine gevşek davranırsak endüstri işlerinde yine dışarının haraç ödeyicisi oluruz. 
-Ticaretimizin yabancıların elinde kalması, ülkemizin zenginliklerinden gereğince yararlanmamaya yol açar. 
    -Çocuklarımızı o biçimde okutup eğitmeliyiz ki ticaret, tarım ve zanaat dünyalarında ve bunların iş alanlarında yararlı, etkili, iş yapıcı kişiler olsunlar. Bundan dolayı eğitim programımız, gerek ilk öğretimde, gerek orta öğretimde verilecek bütün şeyler, bu duruma göre ayarlanmalıdır…
    Konuşmasının sonunda:
-Kongremizi açmak onurunu bana bağışladığınızdan dolayı teşekkür ederim. Böyle bir kongreyi toplayan sizleri kutlamak istiyorum. Kongre açılmıştır efendim!
    Çok uzun bir konuşmadan can alıcı noktalar. .Bundan sonra sözü Tarım bakanı Mahmut Esat Bozkurt aldı. Sözlerinin sonunda şöyle dedi:
    -Kongre çalışmalarında serbesttir, yetkilidir.
    Kongreye bir başkan ve dört yazman üye seçildi. Kongre başkanı Manisa delegesi Kazım Karabekir oldu. Sonra gelen mesajlar okundu. 
    Sovyet Elçisi Aralof, Azerbaycan elçisi İbrahim Abilof'un iletileri okundu. Sovyet elçisi sahneye çağırıldı. O da sahneye gelerek; Türkçe olarak şöyle seslendi:
    -Yaşasın Türkiye! Yaşasın Türk Ordusu!
    Salon yıkılacak gibiydi. Hep bir ağızdan:
    -Yaşasın Ruslar , diye haykırdılar…
    Mustafa Kemal o akşam Ankara'ya döndü. 
    Kongre 4 Mart 1923 tarihinde sonlandı. Çok önemli kararlar alındı. Ben onlaır anlatmaktan çok, bu iki haftalık süre içerisinde, kongre salonunda Anadolu'dan gelen ürünler sergilendi. Onlardan önemli gördüklerimi yazmak istiyorum:
    -Uşak, Isparta,Kula, Gördes halıları
    -Koku aygıtları, diş tozu, Krem Ferit
    -İzmir'de yapılmış Türk makarna örnekleri,
    -Kerestecioğlu Mehmet Sabri yapımı koton idrofil,
    -İzmir, Kulalı Hamit kardeşler İpek tarama fabrikası yapımından halı dokumaya özgü yün, ipek ipliği örnekleri,
    -İstanbul, Feshane yapım kumaşlar,
-İzmir, Giritli Salih Zeki Ustanın yaptığı "zafer" pulluğu
    -Sabun fabrikaları, sabun örnekleri
    -Türk uçakçılığı ilgili bilgi belge ve örnek ürünler
    Buraya özellikle el sanatı ve orta sanayi ürünlerini aldım. Yoksa yüzlerce binlerce ürün ve örnek vardı;
    -Dokuma ürünleri(Halı, kilim vb) tabak, çanak, çömlek, yün, pamuklu , İncir, üzüm, fındık, fıstıktan yapılan ürünler, mermer, tuğla, sabun, mobilya, sandık, yapı örnekleri, tütün ve tütün ürünleri, her türlü kuruyemiş ve kuru yeşim ürünleri…Tabaklanmış deri ürünleri, ayakkabı vb gibi…sayılabilir.
Bir küçük not daha…İzmir İktisat Kongresi sürerken, Lozan Heyeti daha Türkiye'ye dönmemişti. Kongreden sonra döndü…


Okunma Sayısı: 552

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.