HİNDİSTAN'DA “YASH RAJ CHOPRA”A BENZETİLİYORUM
13 Mart 2018, Salı 11:23Bu yazı dizisi uzadı biliyorum. Hindistan'a giderken bazı arkadaşlarım uyarmıştı; “sakın Hindistan'ı keşfetmeye kalkma”diye... Öyle bir niyetim hiç olmadı. Hele Hindistan'ı gördükten sonra bunun bir çılgınlık olacağına kesinlikle kani oldum. Benim ki, körlerin bir fili tanıması için filin değişik yerlerini tutup ona göre fili tarif etmeye kalkması gibi... Sadece 15 günde gezdiğim kentleri en az 10 kez gezsem bile yazmaya ne zamanım, ne deneyimim ve bilgi birikimimin yeter..
Şimdi bir film şeridi gibi geçiyor gözümün önünde gezdiğim Hint şehirleri. 15 günde o kadar çok yer gezdik ki, kimi yerleri daha şimdiden unutmuşum bile. Ancak belli bir sıra ile fotoğraf çektiğim için bir kronolojik sıra oluşturabiliyorum.. Size de bu sayede hiç not tutmadan bu gezi izlenimlerimi aktarabiliyorum.
Hindistan'ta o kadar yoksulluk gördüm, o kadar sefalete tanık oldum ki, tarafi mümkün değil. İnsanlarda da zaten bu yoksulluğun derin izlerini görebilirsiniz. Soluk benizli, kirli siyah saçlı, çoğunun üstünde üst baş yok, anadan uryan çocukların fotoğrafını çekerken içimin derinden sızladığını hissettim. Kimi yerde fil hastalığına yakalanmış, ayakları inanılmaz derecede büyük insanları gördüm. Beş ayaklı ineği Maymunlar Tapınağına çıkarken fotoğrafladım. Sözün kısası neyi gördümse bastım deklanşöre, nasıl olsa eskiden olduğu gibi film derdi yok. Ve ortaya öyle fotoğraflar çıktı ki iyi ki çekmişim diyorum. İnanılması güç ama 15 günlük süre içinde 5 bin dolayında fotoğraf çekmişim. Şimdi bunları azaltmaya çalışıyorum ve hiç birine de kıyamıyorum işin doğrusu...
Hindistan'da o yokluk ve sefalet içinde elbette güzelliklere de rastlıyorsunuz. Bu bir bataklıkta açan bir lotus ya da nilülfer çiçeği gibi bir şey. Kara kuru çalı bacaklı kızların-kadınların arasına öyle serpiştirilmiş öyle bakımlı kadınlar gördüm ki, bataklıktaki nilüfer çiçeğinin değişik tonları gibi. Morun en çılgını, hardal sarısının en baştan çıkaranı, pembenin en ateşlisi, zümrüt yeşilin insanın yüzüne çarpan gizemi işte bu kadınların üzerinde bir başka duruyor.
Hindistan bir zıtlıklar, çelişkiler ülkesi.. Omuzları yarı çıplak, belleri tamamen açık alınlarının ortalarına kondurdukları üçüncü gözleri ile Hint kadınları insanı daha yanlarına yaklaşmadan alevleri içinde eritecek nerede ise...
Bu kadınlara Hindistan kentlerinin yoksul semtlerinde de rastlarsınız, kutsal yerlerde de, Himalaya'nın çılgın yamaçlarında da, yatağına isyan edercesine akan şelalelerin altında ayaklarını yıkarken de... O güzellikleri görüpte objektifinizi doğrulttuğunuzda size mutlaka gülümseyerek baktıklarını... İran'da olduğu gibi devrim muhafızları tepenize binmiyor, ya da kadının isyanı ile karşılaşmıyorsunuz. Bu kadar kalsa iyi ya, bu kez o da sizinle bir" selfie" (özçekim) çektirmek istiyor. Kırmak mümkün mü? Nerede ise yanak yanağa değecek kadar yaklaşıyorlar; bir, iki, üç ...?selfie çekiliyor. Bununla kalmıyoruz, bir de bizim objektifimize gülümsemelerini istiyoruz; hiç hayır dediklerini rastlamadık ve son derece dostane yaklaşarak bir anı fotoğrafı çektiriyoruz. Bu sayfada o tür fotoğraflardan epece bulacaksınız. Bunlardan kimisinde fotoğraf çektirmek isteyen biz olduk, kimi zamanda onlar oldu.
YASH RAJ CHOPRA'A BENZETİLİYORUM
Birisine benzetilmeyi hiç sevmedim ama zaman zaman birilerine benzetildiğim olmuştur. Hindistan gezisinde de bu talihsizliği yaşadım. Şikayetçi misin derseniz, hiçte şikayetçi değilim. Gezimizin bir rengi oldu bile...
Zafer Bozkaya'nın facebook'taki takipçilerinden biri Zafer Beyle olan fotoğramızı görünce; "Ooooo, yanınızdaki arkadaşınızda Yash Chopra'ya benziyor. Size Hindistan'da çok itibar çok olur artık..." diye bir mesaj atıyor. Zafer Bey de bunu, guruptaki arkadaşların yanında bana söyledi; "Seni Yash Chopra'ya benzetiyorlar.." dedi. O zamana kadar Yash Chopra''nın varlığından habersiz bendeniz, rehberimizden hemen Yash Chopra''nın resmini bulmasını istedim. Zafer Bey anında Yash Chopra'nın onlarca resmini bularak gösterdi. Hepsi benzemiyordu ama bir tanesi epeyce benziyordu.
Kimdi bu Yash Chopra?
1932 yılında Pakistan'ın Pencep eyaleti, Lahur kentinde doğan Yash Chopra, 21 Ekim 2012 yılında Hindistan'ın Bombay (Mumbai) kentinde 80 yaşında yaşama veda etmiş. Senaryo yazarı, Yapımcı, yönetmen olarak pek çok hit olmuş filme imza atan Yash Chopra, Hindistan'ta çok seviliyor. Uluslararas üne sahip Yash Chopra,nın almadığı ödül yok gibi. Hindistan sinemasının temel taşlarından ve Bolliwood'u, Holliwood ile yarışır hale getiren büyük bir sinema ustası.. Gerek ulusalda gerese uluslararası prestijli film yarışmalarında pek çok ödüle layık görülmüş bir sinema adamı ..
Yash Chopra'ya benzetilmem burada kalmadı tabi ki... Artık Guruptaki arkadaşımız İsmail Yörük'ün diline düşmüştük. İsmail ince mizah anlayışı ile bu benim Yash Chopra'ya benzememi epeyce kullandı. Kutsal mekanı gezen bir öğrenci gurubu mu gördü, hemen öğretmenine yaklaşıyor ve “Yash Chopra aramızda, haberiniz var mı?" diye fısıldıyor. Yash Chopra'ya erişmeleri mümkün olmayan bu öğretmen ve öğrenciler, bu haberi duyunca meraklı gözlerle etrafa bakmaya başlıyorlar ve başında fötr şapka ile beni görünce "Siz gerçek Yash Chopra mısınız?" diye sormadan edemiyorlar. Kimi zaman İsmail'in şakasının biraz sürmesini istiyoruz; ve sessiz kalıyorum. Ama çoğunlukla "Ben Türkiye'den geliyorum ve Türküm.." diyorum. Bu kez inanmama sırası onlarda oluyor ve bu arada resim çektirmek için birbiri ile yarışan öğrenciler... Bunlara zaman zaman öğretmenleri de katılıyor. Bu sayfada göreceğiniz güzel kızlardan bazıları beni hep Yash Chopra zannedenlerin fotoğrafı. Bu inanışta olanlar kuşkusuz sonra da müthiş bir düş kırıklığı yaşadılar. Avuçlarının içlerine kadar gelip konan kuş uçup gitmiş oluyordu.
İsmail Yörük, o ince mizah anlayışı ile bendenizin Yash Chopra'ya benzeme hikayesini hep kullandı. Kimi zaman gülüştük, kimi zaman da en girilmez yerlerden Yash Chopra sayesinde kolayca geçiverdik.
Hele bir kezinde tren yolculuğumuz sırasında tuvalet için iki vagonun birleştiği yere gittiğimde, buranın 1. sınıf kompartıman yolcularına servis yapılan yer olduğunu gördüm. Tam geri dönüyordum ki, sempatik bir görevli bırakmadı. Hemen bir nescafe getirip ikram etti. Birlikte fotoğraf çektirdik. Onunla kalsa iyi ya, o bölümde görevli 10 kadar Sih'te fotoğraf çektirmek için sıraya girdi. Belli ki onlarda beni Yash Chopra'ya benzetmiş olmalılardı. Yerime oturduğumda bile ilgilerini esirgemediler. Gelip gidip bir ihtiyacımın olup olmadığını sordular. Arkadaşlarım kıskandı mı bilmem ama Yash Chopra olmak kolay değildi.
Hindistan'daki günlerimiz azalmaya başladı. Bu yazı dizisini bitirmek istiyorum ama sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim o kadar çok konu var ki; Dalai Lamay'ı anmadan, Himalaya eteklerinde birkaç gün konaklamadan, Tacmahal'i görmeden, Hindistan'da tren yolculuğundan iki üç sözcük söylemeden bu yazı dizisini bitirmek istemiyorum. Belki okuyan vardır ve bu sayede Hindistan'ı merak edip benim gibi yollara düşen olur diye düşünüyorum. O kadar uzun uçak yolculuğu olmasa, hiç durmam önümüzdeki muson yağmurlarından sonra tekrar Kuzey Hindistan'a gitmek isterim.
Hindistan rüyalarımı süsler oldu. Cılız sesli anaların sesleri kulağımdan gitmiyor. Başları yere düşüverecekmiş gibi bebeler, solgun yüzleri ve baygın bakışları ile hep beynimin bir köşesinde..
Hindistan'ın yaptığı atılımları duydukça heyecanlanır oldum. Matematik ve bilgisayar dalında yakaladıkları başarılar umarım ilerde Hindistan'ın makus talihini yenebilir. Nehru'nun başlattığı ve başarısızlıkla sona eren nüfus kontrolü uygulaması umarım, tekrar gündeme gelir ve başarıya ulaşır. Şu anda 1 milyar 216 milyon olan Hindistan nüfusu, şöyle bir 800 milyonlara inse, Hindistan'da yoksul insan kalmayacağına inanıyorum. Şu anda bir düş olan bu düşüncemin yaşama geçmesi için tüm kalbimle dua edeceğim Hindistan halkı için...
Okunma Sayısı: 6699
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.