Muğla
30 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

KURTULUŞ'TAN KURULUŞA - İNGİLİZ KEMAL (52)

12 Haziran 2023, Pazartesi 15:26

Diğer adıyla Esat Tomruk. Adına en çok roman yazılan, filmler çekilen, öyküler anlatılan, Kurtuluş Savaşı'nın  ve Cumhuriyet'in kurulmasında, büyük görevler almış bir Kuvvacıdır.
    Burada ondan küçük bir hikaye anlatmak istiyorum.
    Batı Anadolu'da, özellikle Biga çevresinde, milis ordusu için eleman kazanmak için grevlidir. Dağlarda eşkıyalık yapan, eşkıyalığı yönlendiren insanlarla temas kurmaktadır. Öykümüz bunlardan biridir.
    Dağlardaki eşkıyaların, ovalarda(!) akıl hocaları vardır her zaman. Esat bunlarla ilişkiye geçer öncelikle…
    Suphi Bey, aslen İstanbulludur. Babası eski Biga mutasarrıfıdır. İyi yetişmiştir. Ama iyi yaşamamıştır. Babasının görevinden dolayı Bigalı sayılır. Sabıkalıdır. Katillikten hapislerde yatmıştır. Kaçakçılık vb. işlerle uğraşmıştır.Dağdaki eşkıyadan daha akıllı  olduğu için, eşkıyayı yönlendirebilmektedir.Bu eşkıyalardan en ünlülerinden birisi de Kara Hasan'dır.
    Esat çevresindekilere sorar:
    -Kuvvet kimdedir?
    -Kara Hasan'dadır. Bütün köylü ve avanesi, kendisine sanki taparlar. Şimdi ne yapacaksınız?
    -Yapılacak iş kolay. Mustafa Kemal paşa'dan talimat gelecek, ona göre davranacağız. Bu elde bulunan silahlı kuvvetler,bugün için önemli bir güçtür. Bunlar böyle başıboş bırakılırsa bir gün milletin başına bela olurlar.
    Esat, Biga'da temaslarda bulunuyor. Müftü dahil herkesle görüşüyordu. Bir akşam yemeğinde, bahsettiğimiz Suphi Bey ve korkunç suratlı, gözlerinin biri yeşil öteki kapkaraydı. Bu adam ünlü eşkıya Kürt Mehmet Çavuştu.
    Milislerin başı olarak tanıtılan Esat için hamisi Suphi Bey'e dönerek, şöyle küçümseyici ifadelerde bulundu:
    -A beyim, dedi.  Daha tüyü tüsü yeni terlemişlerle yola çıkarsak vay geldi başımıza!
    Suphi Bey, sanki bu sözlerden hoşlanmış gibi, bıyık altından gülüyordu.
    Esat Bey:
    -Mehmet Çavuş, sen bilir misin, bir söz vardır.Halep ordaysa arşın buradadır.Dört jandarmaya karşı kurşun atmak, sıkıyı görünce kaçacak delik aramak…Bunu benim memleketimde mahalle çocukları oyun diye oynar. Haydi ben elli silahlıyla Çanakkale'yi basacağım; yüreğin söylüyor mu? Bak sana çetecilik nedir göstereceğim . Var mısın bu işe? Bunları yapacak gençlerdir. Kartaloza kaçtıktan sonra mahalle kahvesinde cart curt etmek zamanı gelir. İnşallah yakında iş başında görüşürüz.
    Mehmet Çavuş, bu söze kızacağına hayran oldu. Kara Hasan7a:
    -Ulan Hasan,senin gördüğün gibi, bu İstanbullu, senin gördüğün gibi muhallebi çocuğu değil! Dedi.
    Bu sırada hanın kapısında gürültüler oldu ve biraz sonra içeri, iki gece bekçisinin arasında iri yarı bir hırsız girdi.İlk bakışta hiç de kötü bir insana benzemeyen bu adamcağız, yassı burnu, ablak yüzüyle bir tatarı andırıyordu. Çaldığı şeyler de ufak tefek türdendi.Belli ki açlık yüzünden yapılmış bir küçük hırsızlıktı bu…
    Kara Hasan:
    -Ulan utanmıyor musun kalıbından, hırsızlık ediyorsun? Diye bağırdı. 
    Hırsız hiç korkmadan orada bulunanların topuna birden sövüp saymaya başladı.
    -Burası neresi be? Jandarma karakolu mu?Nerde kaldı sizin erkekliğiniz? Ne korkuyorsunuz?Elimi ayağımı tutacak daha adamınız yok mu? 
    Kürt Mehmet Çavuş, yerinden fırlayarak elleri bağlı adama bir tokat aşketti.
    Hırsız güldü:
    -Eli kolu bağlı karılar da tokat atar, dedi.
    Adam haklıydı. Elleri bırakılsa, Kürt Mehmet Çavuş'a da, Kara Hasan'a da galip gelecek görünüyordu.
    Esat bu fırsatı kaçırır mı? Şimdi bu eşkıyalara bir ders vermenin zamanıydı. Adamı daha fazla hırpalatmadan:
    -Durun, dedi. Bu adamın hakkı vardır. Mehmet Çavuş sen silahsız olarak bununla baş edemezsin, Kara Hasan sen de.Bu adam hepimize sövüp saydı.Fakat onu elleri kolları bağlı olarak bizlere, delikanlılığa sığmaz. Silahı yok ki, bu silahla bu hakareti temizleyelim. Siz, bunu bana bırakın. Ben nasıl, ne yapacağımı bilirim.
    Belinden tabancasını çıkarıp, Mehmet Çavuş'a uzattı:
-Al, Mehmet Çavuş, sende dursun. Şu adamı da aşağı, hanın avlusuna götürün. Hanın kapısını da kapayın. Ben geliyorum.
    Çete reisleri ve onların hamisi Suphi Bey büyük bir şaşkınlık içindeydi. Hepsinin meraklı bakışları karşısında hırsıza yaklaşan genç boksör:
    -Bana bak arkadaş. "Ellerimi bırakın gösteririm "size demiştin.Eli bağlı adamı karılar da karılar da döver dedin. Şimdi senin ellerini bıraktıracağım. Eğer bana yapacağını yapamazsan, sana şurada yatırıp ibreti alem için yüz sopa vurdururum,benimle dövüşmekte serbestsin. Dövüş, yoksa halin haraptır. Anladın mı?
    Bekçilere:
    -Bırakın şunun ellerini, siz de yana açılın, dedi.
    Genç boksör, elleri çözülen adama açılıp bir tokat attı. Hırsız elleri pençe gibi onun üstüne yürüdü, boğazına sarılmak istedi. Genç boksör,adamı epey hırpaladı!. Sonra da
    -Yüzüne biraz su dökün. Biraz sonra kendine gelir. Bir ceza da vermeyin. Karnını doyurup, bırakın…
    Hırsız, ellerine sarıldı Esat'ın…
    Mehmet Çavuş'un şaşkınlıktan ağzı açık kalmıştı:

-Cin misin be çocuk sen? Dedi.
    Çevreyi saran tüm çetecilerle  çete reisleri şaşkın ve saygılı gözlerle genç  adama bakıyorlardı. Haber şehirde yıldırım gibi yayılmıştı. 
    Bundan sonra genç adamla, Mehmet Çavuş çok iyi dost oldular…
    Zaman zaman Boksör Esat'la(Tomruk) ilgili öykülere yer vereceğim. 
    


Okunma Sayısı: 138

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.