Muğla
24 Nisan, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

NEDEN BIRAKTIM?KENT KONSEYLERİNİN DEĞERLİ PAYLAŞANLARI

21 Aralık 2020, Pazartesi 18:33
Datça Kent Konseyi'nin ilk Genel Kurulunu topladığımızda,açılış konuşmamda(Kent Konseyi Yönetmeliği için)”...Asıl ucube budur. Böyle ucube bir yönetmelik bugüne değin yazılmamıştır....”
Yönetmeliğin amacında şöyle diyordu:” kent vizyonu,kentin hak ve hukukunun korunması,çevreye duyarlılık,sosyal yardımlaşma,saydamlık,hesap sorma,hesap verme,katılım,yönetişim,yerinden yönetim....”gibi tüm aydınların,demokratların hiç düşünmeden altına imza atacakları kavramlardı bunlar..
İnsan düşünmeden edemiyor. Bu amacı biri,diğer bölümleri de başkaları ayrı ayrı mı yazdılar  diye. Ya da daha kötüsü,yönetmeliğin amaç bölümü yazılmış,o sırada eli silahlı  birkaç  adam içeri girmiş,”Durun ulan!bundan sonrasını böyle yazacaksınız...”gibi...
Tüzel kişilik değil,bütçesi belli değil.... Kent Konseyi Platformunca hazırlanan yeni yönetmelik taslağında”...Beledeye bütçesine dokunmadan,bütçenin%1'i kadar bir tutar,Kent Konseyi hesabına yatırılır.Bu şu demektir:Diyelim ki,Datça Belediyesinin 2015 bütçesi 18 milyon TL. Bunun %1'i 180 bin liradır. Bu para popüler bir sanatçının bir konserde alacağı para kadardır(Tarkan'ın bir konseri 250 binden aşağı değilmiş!) Ama Kent Konseyleri bu parayla bu paranın on katı işler görebilir. Çünkü insan kaynakları vardır.Çarpıcı iki örnek yetmiyor mu?Yetmiyorsa devam edelim. Kent Konseyi Genel sekreteri belediye başkanının görevlendireceği üç kişi arasından seçilir,diyor. Peki,belediye başkanı,hal müdürünü,itfaiye amirini, park ve bahçeler müdürünü atarsa. Olmaz olmaz demeyin,bu yönetmelik oluyor da,bunlar niçin olmasın.
Kent Konseyi Genel Sekreteri Belediye memurlarından biri olunca,sen başkan olmuşsun,yürütme kurulu üyesi olmuşsun,hikaye. Başkan ne derse odur....
Kent Konseyi tüzel kişilik olmayınca,bütçesi de verilmeyince,belediye başkanları iki arada,bir derede kalmış oluyorlar. Zaten çoğunun da hesabına geliyor.Çünkü,belediye muhalif partidense,ayda birkaç kez müfettiş belediyeye damlıyor. Bir de belediye başkanı cesur değilse. Çünkü,herkes” Osman Özgüven veya Terzi Fikri olamaz”
Eee yönetmelik ucube diye bırakacak mıydık? Hayır. Tüm olumsuzluklara rağmen çalışmalar devam etmiştir.Yönetmelik için Türkiye Kent Konseyleri Platformu(benim de içinde bulunduğum) kadar çaba gösteren başkası olmamıştır.
2009 da “ucube”demiştim ya. Bunu biraz daha ileri götürüyorum.Bu yönetmelik”Cami avlusuna bırakılan kimsesiz bebek gibidir”(terbiyem bu kadarına izin veriyor!)
Avludaki kimsesiz bebeği herkes görüyor,ama oradan da almıyor.Bebek hala kimsesiz. Sadece yine birkaç gariban bakıyor. Evleri yok ki alıp götürsünler. Cami avlusuna gidip,süt falan veriyorlar. Hiç değilse ölmesin diye.
Ama herkes,her grup bu bebek üzerinden edebiyat yapıyor. Oyunlar oynuyor. Hiç umursamasalar da,cami avlusuna gönderme yapıyorlar.
Oysa,Kent Konseyleri ne güzel idealler için kurulmuştu,kurulacaktı. Yerel Gündem 21'e göndermeler yapılıyordu. NGO(Hükümet Dışı Kuvvetler) olacaktı. Çok geçmedi,Hükümet dışı kuvvetler tanımı “Hükümete Karşı Kuvvetler” olarak algılanacaktı.
Bunu daha ayrıntılı olarak anlatmak istiyorum:
Kent Konseyleri Yönetmeliği yayınlanır yayınlanmaz,her siyasi yapı kendine göre biçim geliştirdi.
1-İktidara yakın belediyelerin olduğu(özellikle büyükşehir belediyelerinin )yerlerde KENT KONSEYLERİ BİRLİKLERİ kuruldu.Onların görevi hükümete muhalif olmamak,belediyelerin dümen suyunda yürümekti. Burada bazı ilçe belediyelerini ayrı tutuyorum. İktidar partisinin belediyeleri olmalarına rağmen,Kent Konseylerini çalıştırmaktadırlar. Bildiklerim,tanıdıklarım var.Ki,kent konseyleri ve diğer demokratik kitle örgütleriyle de ortak eylem yapabilmektedirler(Ör:Samsun/Terme'de Termik santrallere karşı mücadelenin en önünde iktidar partisi belediye başkanı yer almaktadır)
2-Türk Milliyetçiliğini öne çıkaran parti ya da partiler,emir komuta zinciriyle işi götürmekte,büyükşehirlerinde belediye başkanının tam kontrolünde. Ancak bazı ilçelerde yine mücadelenin en önünde yürüyen belediye başkanları bulunmaktadır. Ama genel durum budur.
3-Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde,daha doğrusu Kürtlerin yoğun olduğu yerlerde,Kent Konseyi belediyenin tam kontrolünde.Ve tüm bakış “Kürt sorununa”kilitlenmiştir. Belki oradan çok sıcak gündem gibi görünebilir. Türkiye'deki çok can alıcı sorunlara bile kayıtsız kalınabilinmiştir.
4-Sosyal Demokrat belediyelerin hakim olduğu yerlerde Kent Konseyleri nispeten daha fazla çalışma alanı bulmaktadırlar. Buralarda da sıkıntılar vardır. Bazı Büyükşehirler de Kent Konseyi hala kurulamamıştır. Çok az da olsa bazılarında Kent Konseyleri çalıştırılmamaktadır.
Bu anlattıklarım özetin özetidir. Yine başa dönersek;cami avlusundaki bebek hala orada durmaktadır.
İktidarın umurunda değildir. Ona muhalefet edecek,kent hukukunu savunacak örgüt veya yapı gerekmemektedir. Oysa bunu gelişmiş uygar ülkelerde hükümetler kendileri teşvik etmektedirler. Teşvikten öte desteklemektedirler. Devlet tüm olanakları önlerine sermektedir. Çarpıcı olduğu için herkesin bildiği bir örneği tekrarlamak istiyorum. GEZİ PARKI böyle yapılarda tartışılıp ona göre adım atılabilseydi,bu nahoş olayların hiçbiri olmayabilirdi. Örnekler çoğaltılabilir.
İktidar böyle de,muhalefet çok mu çaba gösterdi Kent Konseylerinin çalışması için? Hayır!
Kent Konseyi Yönetmeliği yayınlanır yayınlanmaz,Ana muhalefet partisinin genel sekreteri,tüm parti örgütlerine bir yazı göndererek”Kent Konseylerinin kurulması,kurulanlara yardım edilmesi....”Sonra,sonrası yok.
Bir iki M.vekili dışında TBMM kürsüsüne getiren bile olmadı konuyu.Seçimler yaklaşırken,geniş toplantılarda yöre M.vekillerini gördük. Yoo haklarını yemeyelim bazı parti büyüklerini de gördük.
Dikili'de ana muhalefet partisinin en üst yöneticilerinden birinin olduğu toplantıda”Sayın Genel başkan Yardımcım,belediye başkanlarına iki satır yazı gönderin,telefonla talimat verin,deyin ki”Kent Konseylerine yardımcı olun” Devamında Gezi olaylarının hemen ertesinde; Ana muhalefet partisiGenel merkezinde yapılan 1000 kişinin üzerinde katılımın yapıldığı toplantıda,en yetkililerin olduğu yerde de kürsüden aynı dilekleri yineledim.
Arkadaşlar,en son toplantımızı Eskişehir/Odunpazarı'nda yaptık. Orada Ana muhalafet partisinin en yetkili kişisi(Gn.Bşk.Yard) çıkıp şöyle demedi mi”...Genel Merkezde bir kent Konseyi birimi kurduk. Buradanda........ları görevlendirdik)Bunun kurulduğuna inanmıyorum. Görevlendirmelere de inanmıyorum.Kendimi kandırılmış,aldatılmış hissediyorum. Şimdi bunları yazmam biraz daha kolay oluyor. Kent Konseylerinin bir parçası olsam da hala!
 
DATÇA'YA GELİNCE....
Datça'da ilk Genel Kurulumuzu 10 Ağustos 2009 tarihinde yaptık. Kent Konseyini oluşturacak 62(altmış iki) kurum temsilcisi ve STÖ temsilcisi tespit ettik. Tamamına kent Konseyi yönetmeliği gönderdik. Bu 62 kişinin tamamı toplantıya katıldı. Bu kadar da,izleyici geldi.Bunlar LÜDER(Laf Üreticileri Derneği) elemanlarıydı! Daha sonraki toplantıların hiç birinde bu sayıya ulaşamadık. Bazen yarısını bile bulamadık.Niye mi?
İlk Genel Kurula gelenler;
a-Rantiyeciler ya da iş kovalayanlar;buradan bize bir ekmek çıkar mı diye geldiler.
b-Siyasi grup ya da düşüncesi olanlar. Buradan bir kazanım elde edebilir miyim?
c-Her toplantıda göreceğiniz LÜ'ler(Laf Üreticileri)
d-Datça için ne yapabiliriz diye düşünen iyi niyetliler.Yani iş yapabilmeyi isteyenler
Diye sıralanabilir.
Niye mi'nin yanıtı ise,bu beylerin beklediklerinin gerçekleşeceği yerler olmadığı için gelmediler bir daha. ..Belki de benim bilmediğim bir başka neden vardır.
İlk iki yılda,bazı Yürütme Kurulu üyeleri toplam üç toplantıya bile katılmamışlardır.
İkinci üç yılda yine toplantıların çoğuna katılmayan yürütme Kurulu üyesi arkadaşlar olmuştur. Oysa yaşamım boyunca ortak iş yapmayı önemseyen biriyimdir. Arkadaşlar hemen sonuç alamadıkları için ilgili olamamış olabilirler.Ama bu sosyolojik bir olaydır. Sosyolojik olaylar domates gibi ekilmiyor ki,zamanı gelince toplayasın.!(Bu arkadaşlarımızı diğer yürütme kurulu üyesi arkadaşlarım biliyor)
Burada her zaman çok yardımlarını gördüğüm arkadaşları da söylemeden geçemeyeceğim.Ali İnan,Dr.Taner Karaman,Almila Kafalı..Hep projeleri,hep önerileri olmuştur. Yardımcı da olmuşlardır.
Hastane olaylarını basından okuyanlar bilir.(Ankara'ya üç kez gittim.Sağlık Bakanlığı ve TBMM'ne-Nil Hıdır tanığımdır) O zamanki bir parti başkanı”Kent Konseyi başkanının işi yok mu,hastane işiyle uğraşmasın” demişti de.Basında epey bir kavga vermiştik. Bir tek arkadaşın büyük desteğini gördüm”Mücadelende seni yalnız görüyoruz,iste destek verelim”diyen Ali İnan'dır. Kendisine tekrar teşekkür ederim. Biliyorsunuz,Kent Konseyi Spor,Eğitim ve Gençlik Çalışma Grubu başkanıdır da,her türlü etkinlikte görülmüştür.Zaten hepsini kendisi planlamıştır.
Genel kurulda 11(onbir) çalışma grubu oluşturuldu.Bu grupları önerenler bile bir daha Kent Konseyinin kapısını çalmadı. Oysa her zaman söyledim,söyledik. Gelemezseniz de bize yazın. Mutlaka yanıt alacaksınız. Bunun örnekleri  de vardır.
 
Datça'nın en yaşamsal konularına el attık. Girişimlerde bulunduk. Hükümet Konağından,Hastaneye,hastaneden,asbestli borulara,eski öğretmenevinin yerine değin ...
Şu konferansı verdik,bu filmi oynattık,şu paneli yaptık,demeyeceğim. Bunları herkes yapabilir.Ama 1/25.000 lik plan için yapılan panel bir sürü şeyin anlaşılmasına ve çözümlenmesine yardımcı olmuşsa ne mutlu bize.
Türkiye kent Konseyleri Platformunun her toplantısına katıldım. Datça'yı temsil etmeye çalıştım. 30 bin kilometreye yakın yol yapmışım. Oralarda ne yapıyorsunuz diye Belediye Başkanı dahil kimse sormamıştır.
Kent Konseyi'ni bazıları Belediyeyle kavga eden,bazıları da belediyenin paraleli olan bir kuruluş,yapı gibi gördü. Ben ikisi olarak da görmedim.Kent Konseyi başkanı olduğum sürece her siyasi parti,dini,felsefi inanca eşit mesafede durdum.Her siyasi yapıdan,her meslek örgütünden insanlarla çalışmayı ön planda tuttum. Yürütme Kurulundaki arkadaşların bırakın siyasi,felsefi inanç ve düşüncelerini,tuttukları takımı bile sormadım.
Uzun uzun anlatmıyorum.Çok ayrıntıya da girmek istemiyorum.Seçimler arifesinde bırakmayı düşündüm. Yanlış yorumlara yer açmamak için seçim sonuna erteledim.. Ancak,olmazsa olmazlardan bütçe sorunuyla,yer sorununun çözümleneceği sözü almama rağmen olmadı,olamadı...
Özgür olmayan bireyler üretemez. Üretmeyi bırakın yaşayamaz.J.J.Rousseau'nun ünlü bir sözü vardır”Aşkım için canımı verebilirim,özgürlüğüm için ikisini de....
Kent Konseyinin yeni başkanı ve yürütme kurulu üyesi arkadaşlar istediklerinde,her zaman yanlarındayım. Zaten sık sık öneriler sunacağım,birlikte iş yapabilmenin yollarını arayacağım.
Kent Konseylerinin her biriminde çalışan arkadaşlara başarılar diliyorum.
Selam ve sevgilerimle. 06 Ocak 2015
Orhan Keskinsoy
 
DATÇA KENT KONSEYİ BAŞKANI HAYRİYE YILMAZ BALKAN İSTİFA ETTİ!
 
Hep böyle olur. Bazıları istifa(de) eder, bazıları da istifa…Ham de en verimli dönemlerinde.
Gerçekten çok üzüldüm. Oraya yakışıyordu. Çalışıyordu. Ses getiriyordu. Ekip çalışmasını; devletteki çalışma disiplininin aynısını Kent konseyine de taşıyan biriydi. (bunu ceberut devlet memurluğu gibi algılamayın) 
İstifamı  18 Aralık 2014'te yaptım. Gazeteye yaptığım açıklama da onun üzerinedir. Benim için gerçekten ironi, Hayriye Balkan'da 18Aralık.2020 tarihinde istifa etti.
Bu yazıda Sayın Balkan'ı istifaya götüren birçok şey var. Belki daha az bile. Ona ayrı bir yazı yazacağım. 
Ama isimlerimizi değiştirin. Bazı ayrıntıları da yok sayın, Kent konseyi Başkanı Hayriye Balkan'ın istifa gerekçesini bulursunuz.
Ama onun bezdiren, ona sahip çıkacakları yerde yerden yere vuranlar kazandı…Şimdilik!
 
Yani RANTİYECİLER VE ŞANTİYECİLER KAZANDI! Diyebiliriz. 
 
                            Yine Datça kaybetti!

Okunma Sayısı: 4912

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.