Muğla
30 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

SEMA BOYANCI (III)

13 Temmuz 2023, Perşembe 17:08
SEMA BOYANCI (III)

Sema Boyancı, resimden kopmadan, gravüre dönüyor. Mersin'e Hayati Misman sergisi getiriyorlar(Burası benim için önemli, Sema Boyancı ile kesişme noktamız belki de…Hayati Misman 1968/1969 döneminde Perşembe Öğretmen Okulunda resim öğretmenimizdi. Müthiş bir enerji, güzel bir insan. Şu anda Prof. Türkiye'nin ünlü gravür üstadıdır) Hayati Abi'yi orada tanıdığını söylüyor. Sonrasını gelin birlikte okumaya devam edelim;
    ŞK-Demek ki neredeyse sıfırdan başlamışsınız…
    SB-Evet öyle oldu. Sık sık Ankara'ya gelip, Hayati Abi'nin atölyesine gidip oturuyordum. Onu seyretmek bile bir dersti. Mersin'e döndükten sonra durmadan gravür üzerinde çalıştım. Ankara'ya da sık sık gidip gelmeye başladım. Benim resimleri kim alacakmış diye, çok az basıyordum. Ama hepsi alındı. Sonra ve elini Avrupa. Avrupa'nın köylerini, kentlerini, oradaki tüm sanat atölyelerini gezdim diyebilirim. Bu benim ufkumu açtı!
    ŞK-Tabii Paris'e mutlaka uzanmışsınızdır.
    SB-Hem de ilk çıkışta . Paris'te bir ay kaldık. Mösyö Giggio ile ilk o zaman tanıştım. Götürdüğüm baskı resimlerimin hepsini satın aldı. Bu benim için çok önemli bir onaydı. Sonra Kapadokya'dan çok etkilendim. Bir film platosu gibi. "Kapadokya Gravürleri" serisini o zamanlarda yaptım. 1989 yılında Ankara'ya taşındım. Küçük de olsa bir atölyem olmuştu artık! 
    Devlet sergilerinden, DYO yarışmasından ödüllerimi almaya başladım. 
    ŞK-Bunlar sürerken akademik kariyer yapmayı düşünmediniz mi?
    SB-Kafamda Türkiye'nin gravürle ilgili, gravürün geçmişi ile ilgili bir boşluk vardı içimde. Zaman zaman Hayati Abi'ye(Misman), Mürşide Hoca'ma(İçmeli) sorular soruyordum , ama bunlar yeterli olmuyordu. Bu açlık beni rahatsız etmeye başlamıştı. O zaman Master yapmaya karar verdim" Türkiye'de Gravür Sanatının Tarihsel Gelişimi " başlıklı 200 sayfalık bir tez, araştırma kitabı yazdım. Türkiye'de konuyla ilgili ne varsa araştırdım, okudum. Amacım doktora yapıp, üniversiteye geçmekti.
    Ancak, master yaparken, bana göre olmadığını düşündüm! Bazı fakültelerde dersler de verdim, ancak benim yerim değildi!
    Tabii bu master çalışması sırasında epey şeyler edindim Örneğin; Selçuklu süslemelerinde "Hayat Ağacı" mitiyle tanıştım. Kökleri Güney Sibirya'ya kadar uzanan, bu Şaman süslemeleri beni heyecanlandırdı. Bunun peşine Hayat Ağacı serisini gerçekleştirdim. Bir ödül kazandım bu seriden…
    ŞK-Bu arada öğretmenlik de devam ediyor muydu?
    SB-Ediyordu. Ama bazı bürokratik nedenlerle 1995 yılında Temmuz'un da emekliliğimi istedim. O zaman Güzel Sanatlar Lisesi'sinde çalışıyordum. Çok özgür hissettim kendimi. 28 Ağustosta abim Dr. Tayfun Tercan Kaçkar dağlarında düşmüş, onu kaybettik. Nasuh Mahruki'nin arkadaşı ve dostuydu. Hatta o sıralar Everest planları yapıyorlardı birlikte. 
    Abimle birlikte her şey yerle bir oldu. Tüm aile bir travma yaşadı. O izler hala ben de kaldı mı bilmiyorum!...
    "Eylül Resimleri'ni bu dönemde yaptım. Her resim yaptığımda karşısına geçip dakikalarca ağladığım olmuştur. Çünkü yaptığım her resim, abimi, ailemi anlatıyordu sanki. 
    Her şeyi tamamlamamıştım ama, İstanbul'da da sergiler açtım. Sonra Fransa'ya gittim. Fransa'da" Fransa'da Bir Türk sanatçı "diye adımdan söz edilir olmuştu. 
    ŞK-Birden hedef büyütmüşsünüz!
    SB-Fransa'da Filiz Karsan'la tanışmıştım. Onunla ev aramaya başladık. Artık Fransa'ya yerleşecektim…Mösyö Giggio'da işleri büyütmüş, tüm eserlerimi satın alıyor, daha istiyorduO sırada annem hastalandı. Türkiye'ye dönüp, Paris'e bir daha gidemedim…Anneannemi çok severdik. Artık halisülasyon görmeye başlamıştı. Şöyle sayıklıyordu "Sel gelmiş, çaylar yükselmiş, çocuklar sele kapılacak! Eldoran'a kuşlar konuyor. Bunlar nerden çıktı"…
    Eldoran Saadet annemin yaşadığı Pazarköy'deki  mezarlık bölgesiydi.
    Aile içi kazalar, ölümler yaşamımı çok etkiledi diyebilirim.     
    Bunun üzerine "Eldoran'a kuşlan konunca"  başlıklı sergimi yaptım. 
    Tam aile sorunları, hastalıklar bitti bitiyor derken, 2000 yılının ağustos ayıydı,  annemin kanseri nüksetti. Yatağa bağlı kaldı. Bu kez iyileşemedi. Bize veda etti. Bu acılarla bir süre Cunda Adası'na gidip dinlenmek istedim..Nasıl dinlenecektim…Orada Cunda 'da resimler yapıp Ankara'da "Cunda Resimleri" sergimi açtım. Bu arada Ertürk'le evlilik sorunumuzu da hukuki olarak bitirmiştik!
    Ankara'ya dönmüştüm. Ama huzurum yoktu. Hiçbir yaşam sevinci kalmamıştı içimde artık Ankara'dan kaçma zamanım gelmişti.
    ŞK-Göçmen kuş gene bir arayışa girdi desenize…
    SB-Eskiden beri beynimin bir köşesinde Marmaris, Datça vardı. Buraları görmeye geldim. Mehmet'le yolumuz bu noktada kesişti. Onu bana tanrı gönderdi diye düşünüyorum. Mehmet de Sedir adasının karşısında, benim gibi yalnız bir yaşam sürdürüyordu. Şöyle bir benzetme yanlış olmaz" Yaşam ikimizi de öğütüp, posamızı çıkarıp, buralara savurmuştu…" Böylece kocaman bir çizgi çizdim bulunduğum noktaya ve Datça'da stressiz, huzurlu ve yeni bir hayata başladım. İki yıl boyunca hiçbir şey yapmadım, yapamadım. 
    İki yılın sonunda "Kaf Dağı'nın Ardı Datça" sergisini yapabildim. Atölyemi tamamen taşıyınca da "Datça Gravürleri" sergisini yaptım. Şimdi çocuklar, tanıdıklarım geliyor. Resim yapmaya devam ediyorum.
    ŞK-Bu kitap da, bir tür sanatsal hesap verme, yaşamın sanata  yansımasının özeti gibi..
    SB-Evet, ben yaşamım boyunca" mektup yazar gibi resim yaptım" En büyük problemim, öykü kurgu dengesini iyi koruyabilmekti. Kaçırdığım oldu ama, en sonunda  istediğim resmi yaptım. Kendim gibi oldum yani…
    ŞK-Peki yeni bir devir açılacak mı?
    SB-Tabii açılacak, Bundan sonra yapacaklarım biraz farklı olacak. Misyonum olduğuna inandığım bazı planlarım var. Bu serginin ardından onları da gerçekleştirdikten sonra, umuyorum çok başka resimlerle, gidebildiğim kadar ileriye yürüyeceğim.
    "Her insanın, dünyaya gelişinin bir nedeni var diye düşünüyorum…"
    
    Sema Boyancı ile bu röportaj üzerine bir başka röportaj yapılmış mıdır bilmiyorum. Ama ben kendisiyle daha başka bir röprtaj yapmak istiyorum.
    Sonuç olarak; Datça'da Sema Boyancı diye bir sanatçı var. İsmiyle , cismiyla, atölyesiyle, resimleriyle. Hiçbir şey yapamıyorsanız gidin görün…Çok mutlu olacaktır…
    İyi varsın, iyi ki varsınız bu ülkenin güzide sanatçıları…
                            Orhan Keskinsoy


Okunma Sayısı: 288

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.