LAÇİNNN
kalp ucu datça
Muğla
20 Haziran, 2025, Cuma
  • DOLAR
    39.66
  • EURO
    45.81
  • ALTIN
    4262.5
  • BIST
    9.102
  • BTC
    104576.86$

YAŞAMIMIZA ANLAM KATANLAR

10 Nisan 2025, Perşembe 18:28

Nostalji                     
Bazı kişiler,bazı kurumlar olmasa,insan olarak,özellikle de Türk insanı olarak yaşamımızın çok anlamı kalmaz. Sadece,yemek içmekle yaşam olmuyor. Bu yazımızda yaşamımıza anlam katanları yazmaya çalışacağım. Tabii,yüzlerce yazar,bir o kadar sanatçıyı göz ardı etmeyerek..
AVNİ ANIL(1928-2008)-
Biraz Kül biraz duman…
Türk Sanat Müziğinin neo klasik denebilecek çağdaş döneminin bestekarlarından. Emin Ongan yönetimindeki Üsküdar Musiki Cemiyet’inde yetişti. Üsküdar-Kadıköy cihetindeki meyhanelerin dost meclislerini de  bir okul olarak sayar. 1950’lerin ikinci yarısında besteci olarak üne kavuştu. 140 civarında şarkı formunda eser besteledi,müzik ve nota yayıncılığı yaptı,radyoda görev aldı. 1960’lar ve 1970’lerin gazino döneminde birçok şarkısı hit oldu. Ümit yaşar Oğuzcan’ın ondan fazla şiirini güfte olarak kullanarak dönemin bohemyasına selam çaktı: Biraz kül, biraz duman, o benim işte/Kerem misali yanan o benim işte/İnanma gözlerine ben ben değilim/Beni sevdiğin zaman o benim işte..70’li yıllarda yerleştiği İzmir’i çok sevdi. İzmir’in meyhanelerini de. Sofraların milli marşı olan, güftesi Turhan Oğuzbaş’a ait kürdili hicazkar eser onun imzasını taşır:

Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul’un
Seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde
Canım doya doya sarhoş olmak istiyordu
Seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde.

ANKARA GAR 
GAZİNOSU….
Ankara tren garında yer alan içkili gazino. Atatürk’ün isteğiyle,başkente gelen yabancı konukları ağırlamak amacıyla inşa edildi. Mimar Şekip Sabri Akalın’ın eseri olan 1937’de tamamlanan gazino binası saat kulesiyle dikkat çeker. Ankara’da ayakta kalan tarihi binalardan biridir. Gar’dan Ulus’a uzanan protokol yolunda Ankara Palas ve TBMM ile birlikte yer alan üç önemli yapıdan biriydi. 
1939 yılını milletvekili olarak Ankara’da geçiren Yahya Kemal’in cumartesi akşamlarının değişmez adresi Gar Gazinosu idi. Sabahattin Ali de dostları ve ailesiyle gazinonun müdavimiydi. Burada Ankara Palas’ın aksine bir protokol uygulanmaması idi. Yakışıklı ve zarif işletme müdürü ve şık garsonlarıyla(şimdi daha çok eğitimliler ama böyleleri yok gibi!) hatırlanan gazinoya kravatsız girmek yasak olmasına rağmen burası,”hamallarla sanatçıların bir arada eğlendiği mekan olarak”bilinirdi.  
Şehirde elektrik verilen yerler sınırlıyken,Gar gazinosunda havayı serinletmek için klima kullanılırdı. Yabancı revüler,orkestralar eksik olmazdı. Dario Moreno  bile bir süre sahne almış,Fransız şansonları ile Arjantin tangoları söylemişti. İlerleyen yıllarda Tuna Ötenel,Erol Pekcan ve Orhan Sezener caz orkestralarıyla müşterilere müzik ziyafeti sundular. Son dönemlerinde,leziz mezelerle donanmış içki sofralarına Zeki Müren ve Behiye Aksoy alaturka şarkılarıyla eşlik etti. 60’lara kadar rağbet gören Gar Gazinosu Ankara’nın canlanan eğlence hayatına ayak uyduramadı. Tabii bunda arabesk yaşamın da bir etkisi olmuştur! Bugün aynı yerde,yolcu getiren ve götüren trenlere nazır, mütevazı bir lokanta/kafe olarak hizmet vermeyi sürdürmektedir. 

SAFİYE AYLA(1907-1998)
Nahit Sırrı Örek’in Yıldız Olmak Kolay mı?  Adlı romanında, sesi ”bir fıskiyenin ani yükselen bembeyaz ve ürpertici suyu gibi” cümlesiyle tarif edilen kibirli solist Seniha Hikmet,Safiye Ayla’dan yola çıkılarak yaratılmış bir karakterdir.
Saraylı bir aileye mensup olması nedeniyle küçük yaşta piyano ile tanıştı. Yetimler yurdunda yetişti. Bursa Muallim mektebini bitirerek öğretmen oldu. Mesleğini yaparken,müziğe yöneldi. İlk kez 1931 de Beyoğlu’nda Mulen Ruj gazinosunda sahneye adım attı. Sadettin Kaynak eserlerini okuduğu Mimoza rolüyle gönülleri fethetti. İstanbul radyosunda çalıştı. Birçok plak doldurdu. Tepebaşı Bahçesi,Londra Birahanesi,Kristal Gazinosu,Maksim gibi kalburüstü sahnelerden geçti. Koskoca içkili gazinoda o şarkı söylerken çıt çıkmazdı. 1950’de viyolonsel ve ut virtüözü bestekar Şerif Muhittin Targan’la evlenince konserlere ağırlık verdi. Bazı istisnalar hariç,içkili gazinolarda sahne almadı. 
Küçükken edindiği Batı müziği terbiyesi söyleyişine yansıdı. Günün moda şarkılarından,kimsenin yanaşmadığı klasiklere,gazellerden,türkülere uzanan repertuarı sayesinde geniş bir dinleyici kitlesine seslendi. Rumeli türkülerine ayrı bir önem verdi.
Menekşelendi sular, Şahane Gözler, Sarı Kurdelem, Niçin baktın Bana Öyle, Bir İhtimal Daha var gibi şarkılar onun söyleyişiyle daha çok sevildi. Ah bu Gönül şarkıları ve Aşk Yaprağına Konarak Koza Öresim Gelir. Bu bestelerden özellikle birincisi rakı repertuarının değişmez şarkılarındandır. Çile Bülbülüm Çile ‘deki Allah! Nidasını rakı sofralarına getiren şarkıcı da Safiye Ayla’dır.
İlk kez 1932 yılında Atatürk’ün huzurunda şarkı söyledi. Atatürk’ün sofrasında sık sık bulundu. Daha sonra Atatürk’ün Sevdiği şarkılar biraz da onun becerisidir.
İbrahim Çallı’dan Yahya Kemal’e, Sertel’lerden  Nazım Hikmet’e uzanan dost çevresi Safiye Ayla’yı diğer hanendelerden(okuyuculardan) farklı bir noktaya getirdi. Anılarında Naci Sadullah, Kemal Tahir ve Ömer Rıza Doğrul gibi dostlarıyla sabahlara kadar sosyalizmden konuştuklarını anlatır. “Ne mutlu günlermiş onlar,bayram çocukları gibi sevinçliydim”
Ne mutlu sana ki bu topraklardan gelip geçmişsin!
 


Okunma Sayısı: 265

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.