BİR SANATÇIYLA TABLO GİBİ BİR MASA ( GÜLSEN TUNCER )
13 Ağustos 2018, Pazartesi 16:36Akşehir dostluğu bir başkadır. Kalıcıdır, süreklidir, aranılandır. Sanat dünyasından kiminle dost olduysak çoğu Akşehir kökenlidir. Orada başlamıştır dostluğun ilk adımı. 2008 yılının önemi daha bir fazla. Nasrettin Hoca'nın doğumunun 800. yılı. Şenlikte ne yapıldıysa bunun için yapıldı. Tiyatrocular, sinemacılar, yazarlar, çizerler bunun için Akşehir'de buluştu.
2008 yılında bizim en büyük kazancımız sunucu ve sinema oyuncusu Gülsen Tuncer Ayça ve eşi Engin Ayça'yla tanışmamız oldu. Gülsen hanım yoğurt mayası suya çalınırken Hoca'nın eşini canlandırdı. Ondan daha önemlisi Engin Ayça'nın Suna adlı filminde başarı bir oyun sergilemişti. O rolüyle birçok ödül kazanmış. Film şenliğin üçüncü günü gösterildi. Kültür Merkezi'ne bu amaçla epey insan geldi. Engin beyin, Gülsen hanımın heyecanı gözlerden kaçmadı. Dışarının sıcağına karşın içerisi serindi. Film başlayınca serinlik yerini soğuğa bıraktı. Gerçekten üşüyorduk. Görevliyi birkaç kez uyardık. Otomatik sistem, deyip bir çözüm getiremedi. İnadına sonuna dek ilgiyle izledik o güzel filmi. Filmin yarısında içerinin serinliği yüzünden filmi yarım bırakıp gidenler de olmadı değil.
Filmin bitiminde filmin kahramanı ikiliye sorular sorulurdu. Günü çok iyi değerlendirdik diyebileceğimiz bir izlence yaşamıştık. Filmin sonunda Nasrettin Hoca Turizm Derneği Başkanı Taner Serin sanatçılara günün anlamına uygun birer plaket verdi. Öğretmen evine doğru yola koyulduk…
Akşamleyin şair Ahmet Çuhacı, bizleri evine çağırmıştı. Aynı gece Ali Terzi de bahçesine davet etmişti. Gülsen hanıma biz Ali Terzi'nin evine gidelim, dedim. Onlar yok, olmaz Çuhacı'ya gidelim, dediler. Yirmi beş yılda ancak bir kez silah zoru derler ya, işte öyle bir ortamda gitmiştim sevgili Çuhacılara.
Gülsen Tuncer, hep birlikte gidiyoruz, dedi. Mustafa Yıldız, Uğur Deniz Kuşgöz, Serkan Demir'le birlikte yola koyulduk. Saat dokuza geliyordu. Evi sekiz on kişiye sorarak bulduk. Ahmet, üç kişi yerine altı kişiyi görünce şaşırdı. Eşi kızının yanına gitmiş. Ev tamtakır kuru bakır, ekmek bile almamış sevgili Çuhacı. Gülsen hanım, bana bırakın hemen hallederiz, dedi. Bir liste yaptı. Onları bir koşu aldım, geldim. Birlikte geçtik mutfağa, hem gülüyor, hem de üretiyoruz. Aynı şakayı yineliyorum, filmde seninle birlikte biri daha vardı, onu çıkaramadım, diyorum. Aaa, nasıl olur, nasıl tanımazsın, Türkan Şoray'dı ayol, diyor. Ne bileyim, senin yanında çok sönük kalmıştı, deyince, kepçeyi kaldırıp, ay sen ne kadar yaramaz çocuksun, diyor. Başlıyor gülmeye. Yarım saatte masa ve yemekler hazırlandı. Gerçekten bir tablo oluşmuştu. Ahmet, bunları kaç günde yiyeceğiz, diyor. Gülsen hanım, seni bilmeyiz ama, biz bu akşam bitireceğiz, hem bizi yemeğe davet et, hem de aç bırak olmaz öyle şey, diyor.
Ahmet Çuhacı'yla birlikteliklerimiz daha çok şakaya, gülmeye, nükteye dayanır. Başlıyoruz Hacivat, Karagöz gibi atışmaya. Abartısız olacak herkes yerlerde. Mustafa katılıyor, Gülsen hanım durup durup bir şey söylüyor. Kahkaha, gırgır, şamata almış başını gidiyor. Ahmet'in gırgırları tam dişime göredir. Bazen karşılık veremez, o İzmir çocuğu, onunla baş etmek zor, der. Şaka, gırgır arasında masada tek parça bir şey kalmıyor. Ahmet, yahu siz kaç gündür yemek yemediniz, diyor. Gülsen hanım, konuşma kepçeyi yersin kafana, diyor. Şakalar su gibi akıp gidiyor…
Öyle bir geceyi çok az yaşadık. Gülsen hanım, Engin bey, sanki senaryosu önceden yazılmış gibi, nereden buluyorsunuz, o sözleri, şakaları, ben bu yaşıma dek böyle gece geçirmedim, diyor, Gülsen hanım da eşine katılıyor. Bizim gençler de aynı görüşteydi. Serkan ve Deniz, olmaz abi ya, bu kadarı olmaz, sizin yanınızda stand up'çılar halt etsin, diyorlardı. Sürekli böyle masaları teybe alalım, deriz ama unuturuz. Yine unutmuştuk teyp getirmeyi…
Okunma Sayısı: 8947
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.