Çorba mı, Türlü mü?
13 Nisan 2023, Perşembe 13:17Bugünlerde kafam çok karışık, ne doğru ne yanlış bilmiyorum. Tam bir arkadaşımla buluşacaktım, kapıdan çıkarken telefonum çaldı. " Hakan, bir yere gitmeğe kalkışma sakın, otobüsler, tramvaylar çalışmıyor, grev var. Çöpçüler de grevde, biriken çöplerin kokusu geniz yakıyor. Arabası ile işe ya da bir yere gitmek zorunda olanlardan dolayı trafik sıkışmış, herkes stres içinde kavga edecek adam arıyor." dedi. Ben de bu durumlardan haberdardım ama yine de dışarı çıkıp bir hava alayım, bir yerde bir çorba içip stresten artan mide asitimi bastırayım derken bu uyarı ile evde kaldım. Yani sokaklardaki çorba gibi ortam nedeniyle gerçek bir çorba içebilmekten uzak kaldım.
Evde kaldım ya, bari kendim birşey pişireyim dedim. Çorba fikrinin keyfi kaçmıştı. Hem çeşitli sebzeler hem de et ile yapıldığı için türlüyü çok sever, lezzetli bulurum. Tam türlü yapmak için buzdolabından malzemeleri çıkarıp işe koyulacakken yine telefonum çaldı. Bu defa başka bir arkadaşım, " Hakan ne yapıyorsun? Yakınımdaki AVM'ye gidip hem biraz alışveriş hem de bir yerde oturup bir kahve içerim diye dışarı çıktım, sorma başıma gelenleri, her türlü karmaşa beni bekliyormuş sanki. Önce toplanmayan çöp bidonları taştığı için dökecek yer bulamadığı için birileri çöplerini bizim merdivenin dibine dökmüş, takılıp düşüyordum. Sonra da arabalara yeşil ışık yanmasına rağmen trafik sıkışıklığından milim milim ilerleyebilen arabaların arasından karşı kaldırıma geçmeğe çalışırken, arabasının camından kafasını uzatıp bana " ulan sen yaya geçidi diye birşey duydun mu?" diye laf atan biriyle tartıştım. Sonra da çeşitli protestocuların yollara koyduğu engeller, dükkan vitrinlerine falan taş atarak verdikleri zararlar, sağda solda onu bunu yakmaları, yani karmaşa ve huzursuzluğun her türlüsü, evdeysen sana gelip iki laf ederiz, kafam çorba gibi, biraz raharlarım diye düşündüm." dedi. Ben de ona " Gel gel sende madem çorbanın alâsı oluşmuş, bende de sana sürpriz olarak türlünün alâsı olacak. " dedim. Şaşırıp " O ne demek?" diye sordu ama söylemedim.
Hangi ülkede yaşadığımı bilmem tahmin edebildiniz mi ama şunu da söyleyeyim. Bir Türk olarak yurt dışından bile buradaki lokal ve ayrıca Türk TV kanallarından 14 Mayıs seçimlerinden önceki olumlu, olumsuz, bazen sakin bazen ağız dalaşlı, her türlü, bir bakıma çorba olmuş haberleri izliyorum. Ne ilginç değil mi, güzel türkçemizin zenginliği ve yerine göre başka anlam veren kelimeler bana ayrı bir tad veriyor. Bu yazımda benim işlediğim "çorba" ve "türlü" kelimeleri gibi. İlginçliğin bir başka yönü de "çorba" bir yemek iken onu örneğin "çorba gibi olmuş" diyerek "birbirine karışmış, anlaşılması güç" sözler, konular, olaylar anlamında kullanırız. "Türlü" kelimesi ise "çesitli, çok taraflı" falan anlamında iken onu "türlü yemeği" olarak da kullanıyoruz.
Şimdi biraz da „Çorba“ ve „Türlü“ yemekleri konularına detaylı dokunayım:
Çorba Farsça aynı anlama gelen şorba sözcüğünden alıntıdır. Bu Farsça sözcük (yani kelime) Farsça şor "1. tuz, tuzlu, 2. bulanık, karışık" ve Farsça ba "yemek, aş anlamında bir ek" sözcüklerinin bileşiğidir.
Günümüz Türk mutfağında kahvaltıdan diğer ana öğünlere kadar her sofrada çorba bulunabilmektedir. Bebek, çocuk ya da yetişkin herkes için çorbalar bir vazgeçilmezdir. Batı mutfağında ise çorbalar başlangıç yiyeceği, iştah açıcı rolü üstlenirken Türk sofralarında ana yemek olarak da tüketilmektedir. Bu kadar çok çorba tüketilen bir yemek kültüründe çok farklı ve zengin çorba çeşitleri olmasına şaşmamak gerekir. 2 bin 500 çeşit çorbanın favorisi Mercimek Çorbasıdır, ama başka çok sevilen çorbalar ise , Tarhana Çorbası, Etli Düğün Çorbası, Kereviz Çorbası, Karnabahar Çorbası, Erişteli Yeşil Mercimek Çorbası, Kremalı Brokoli Çorbası, Yayla Çorbası, Domates Çorbası, Yeşil Mercimekli Mantı Çorbası, Balık Çorbası ve burada yazmadığım birçokları ve bazen de yöresel çorbalardır. En ünlü sakatat çorba çeşitleri ise Kelle Paça Çorbası, Gerdan Çorbası, İşkembe Çorbası, Beyin Çorbası ve Ciğer Çorbasıdır.
Türlüye gelirsek, çeşit çeşit sebze tek bir tabakta birleşiyor, yemek tariflerinin en doyurucularından birine dönüşüyor. Patates, patlıcan, kabak, yeşil biber, domates ve baharatlarla lezzetleniyor. İçerisine mevsimindeyse fasulye, enginar gibi sebzeler de eklenebilir. Dileyenler kuş başı et ya da kıyma ilavesinde bulunurlar.
Ülkemizde her şehirde, kasabada, köyde sadece çorba olan, başka hiçbir yemek olmayan bir dolu lokanta olduğunu hepimiz biliriz. Çorbacı İsmet Usta, Çorbacı Mehmet, Çorba Sarayı, Yemeden Geçme Çorba, Varsa Yoksa Çorba, Bandıra Bandıra Ye Beni Çorba gibi farklı farklı nice lokanta isimleri.
Ben hem çorba hem de türlü hastasıyımdır, çorbayı ise neredeyse her gün, hatta bazen hem sabah, hem öğle, hem de akşam yemeden (içmeden) edemem. Kafamdan bugün çorba mı, türlü mü yesem diye geçirdiğimde aklıma hep Sezen Aksu'nun "Bana ne, bana ne, bana ne! Beni al, beni al, onu alma! " sözleri olan şarkısı gelir ve o şarkıyı kendimce mırıldanırken benim ağız tadım ve keyfim konusunda birbirine büyük rakip olan çorbayı mı, türlüyü mü bugün yemeği planlasam diye düşünürüm. Sezen Aksu'nun şarkısındaki konu iki farklı kadının aynı erkek tarafından öncelikle tercih edilebilme arzusu ve kaygısıyla doğan aşk rekabetini işleyen sözleri içeriyor. Ama bendeki büyük rekabet ise çorba veya türlü arasında onlardan birini tercih etmemle ilgili olan aşkımın konusu. Delisin sen demeyin, erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer diye boşuna söylememişler.
Yukarıda "Bandıra Bandıra Ye Beni Çorba" diye ismi olan lokantadan bahsedince aklıma 25 yıl evvelki ilginç bir anım geldi. Iş nedeniyle Pakistan'a gitmiştim. Bir lokantada bir masada tesadüfen karşılıklı oturduğum, tanımadığım bir kişi ile yemek yiyorduk. Ben galiba bir et yemeği yiyordum. Birbirimizle nereden geliyorsun, ne yapıyorsun tarzında biraz lafladığımız o 40 yaşlarındaki kişi öğretmenmiş, o da bana ne yaptığımı falan sordu, şöyle bir 30-40 dakika hem yemek yedik hem de sohbet ettik. O kişi sadece çorba yedi ama nasıl mı yedi? O bol sulu çorbayı, galiba tavuk suyu şehriye çorbası falan idi, hiç kaşık kullanmadan yedi. Kocaman beyaz, şöyle en az 10-15 dilim olan bir ekmeğin dilimlerini parmakları ile tutup çorbaya bandıra bandıra yedi koca bir tabak çorbayı. Işte bu nedenle "Bandıra Bandıra Ye Beni Çorba" lokantasının adı bana bu anımı hatırlattı. Başka bir fırsattaki yazımda da çeşitli ülkelerdeki başka ilginç yemek yeme tarzlarından bahsederim inşallah. Ama umarım bu arada aranızda bazılarınız içinde "Bandıra Bandıra Ye Beni" şeklinde sözleri olan şarkısı da bulunan, Yonca Evcimik'in 1994 tarihinde çıkardığı albümünü hatırlamışsınızdır. O şarkı uzun yıllar çok sevilmiştir ve haftalarca listelerde 1 numara olarak kalmıştır.
Ben de sizin için birkaç satırlık bir şiir yazdım şöylesine:
Çorba gibi bir hayatım var, bir öyle bir böyle,
Sarı inat biri var, o her türlü, ama kalbi temiz, anlaması zor,
Onun kedileri hava şartları kötüydü, Mart ayı uzatılsın diyor,
Ben ise, beni her türlü yorumladın ama yanlış çorba tarifi kullandın diyorum.
Neyi kaybettiğimizi bilebilmemiz için belki de tümüyle kaybetmemiz gerekiyor,
Nezaket başkasını rahatsısız etmemek değil, asıl başkası için rahatsızlık duymaktır,
Çorba sevenle aynı çorbayı içmek, her türlü daldan dala değil, sevgi dalına atlamaktır.
Ezelden bir kalp ağrısı çizdi aynı çorbayı sevenle hayat yolumu, türlü türlü değil bir aşkla çarptı kalbim.
Ramazanda hem savurda hem de iftarda çorbanız daim olsun,
Türlü türlü yemekler sofralarınızdan eksik olmasın.
Rumuz: Sensiz Olmaz, 10.04.2023
Bugünlerde kafam çok karışık, ne doğru ne yanlış bilmiyorum. Tam bir arkadaşımla buluşacaktım, kapıdan çıkarken telefonum çaldı. " Hakan, bir yere gitmeğe kalkışma sakın, otobüsler, tramvaylar çalışmıyor, grev var. Çöpçüler de grevde, biriken çöplerin kokusu geniz yakıyor. Arabası ile işe ya da bir yere gitmek zorunda olanlardan dolayı trafik sıkışmış, herkes stres içinde kavga edecek adam arıyor." dedi. Ben de bu durumlardan haberdardım ama yine de dışarı çıkıp bir hava alayım, bir yerde bir çorba içip stresten artan mide asitimi bastırayım derken bu uyarı ile evde kaldım. Yani sokaklardaki çorba gibi ortam nedeniyle gerçek bir çorba içebilmekten uzak kaldım.
Evde kaldım ya, bari kendim birşey pişireyim dedim. Çorba fikrinin keyfi kaçmıştı. Hem çeşitli sebzeler hem de et ile yapıldığı için türlüyü çok sever, lezzetli bulurum. Tam türlü yapmak için buzdolabından malzemeleri çıkarıp işe koyulacakken yine telefonum çaldı. Bu defa başka bir arkadaşım, " Hakan ne yapıyorsun? Yakınımdaki AVM'ye gidip hem biraz alışveriş hem de bir yerde oturup bir kahve içerim diye dışarı çıktım, sorma başıma gelenleri, her türlü karmaşa beni bekliyormuş sanki. Önce toplanmayan çöp bidonları taştığı için dökecek yer bulamadığı için birileri çöplerini bizim merdivenin dibine dökmüş, takılıp düşüyordum. Sonra da arabalara yeşil ışık yanmasına rağmen trafik sıkışıklığından milim milim ilerleyebilen arabaların arasından karşı kaldırıma geçmeğe çalışırken, arabasının camından kafasını uzatıp bana " ulan sen yaya geçidi diye birşey duydun mu?" diye laf atan biriyle tartıştım. Sonra da çeşitli protestocuların yollara koyduğu engeller, dükkan vitrinlerine falan taş atarak verdikleri zararlar, sağda solda onu bunu yakmaları, yani karmaşa ve huzursuzluğun her türlüsü, evdeysen sana gelip iki laf ederiz, kafam çorba gibi, biraz raharlarım diye düşündüm." dedi. Ben de ona " Gel gel sende madem çorbanın alâsı oluşmuş, bende de sana sürpriz olarak türlünün alâsı olacak. " dedim. Şaşırıp " O ne demek?" diye sordu ama söylemedim.
Hangi ülkede yaşadığımı bilmem tahmin edebildiniz mi ama şunu da söyleyeyim. Bir Türk olarak yurt dışından bile buradaki lokal ve ayrıca Türk TV kanallarından 14 Mayıs seçimlerinden önceki olumlu, olumsuz, bazen sakin bazen ağız dalaşlı, her türlü, bir bakıma çorba olmuş haberleri izliyorum. Ne ilginç değil mi, güzel türkçemizin zenginliği ve yerine göre başka anlam veren kelimeler bana ayrı bir tad veriyor. Bu yazımda benim işlediğim "çorba" ve "türlü" kelimeleri gibi. İlginçliğin bir başka yönü de "çorba" bir yemek iken onu örneğin "çorba gibi olmuş" diyerek "birbirine karışmış, anlaşılması güç" sözler, konular, olaylar anlamında kullanırız. "Türlü" kelimesi ise "çesitli, çok taraflı" falan anlamında iken onu "türlü yemeği" olarak da kullanıyoruz.
Şimdi biraz da „Çorba“ ve „Türlü“ yemekleri konularına detaylı dokunayım:
Çorba Farsça aynı anlama gelen şorba sözcüğünden alıntıdır. Bu Farsça sözcük (yani kelime) Farsça şor "1. tuz, tuzlu, 2. bulanık, karışık" ve Farsça ba "yemek, aş anlamında bir ek" sözcüklerinin bileşiğidir.
Günümüz Türk mutfağında kahvaltıdan diğer ana öğünlere kadar her sofrada çorba bulunabilmektedir. Bebek, çocuk ya da yetişkin herkes için çorbalar bir vazgeçilmezdir. Batı mutfağında ise çorbalar başlangıç yiyeceği, iştah açıcı rolü üstlenirken Türk sofralarında ana yemek olarak da tüketilmektedir. Bu kadar çok çorba tüketilen bir yemek kültüründe çok farklı ve zengin çorba çeşitleri olmasına şaşmamak gerekir. 2 bin 500 çeşit çorbanın favorisi Mercimek Çorbasıdır, ama başka çok sevilen çorbalar ise , Tarhana Çorbası, Etli Düğün Çorbası, Kereviz Çorbası, Karnabahar Çorbası, Erişteli Yeşil Mercimek Çorbası, Kremalı Brokoli Çorbası, Yayla Çorbası, Domates Çorbası, Yeşil Mercimekli Mantı Çorbası, Balık Çorbası ve burada yazmadığım birçokları ve bazen de yöresel çorbalardır. En ünlü sakatat çorba çeşitleri ise Kelle Paça Çorbası, Gerdan Çorbası, İşkembe Çorbası, Beyin Çorbası ve Ciğer Çorbasıdır.
Türlüye gelirsek, çeşit çeşit sebze tek bir tabakta birleşiyor, yemek tariflerinin en doyurucularından birine dönüşüyor. Patates, patlıcan, kabak, yeşil biber, domates ve baharatlarla lezzetleniyor. İçerisine mevsimindeyse fasulye, enginar gibi sebzeler de eklenebilir. Dileyenler kuş başı et ya da kıyma ilavesinde bulunurlar.
Ülkemizde her şehirde, kasabada, köyde sadece çorba olan, başka hiçbir yemek olmayan bir dolu lokanta olduğunu hepimiz biliriz. Çorbacı İsmet Usta, Çorbacı Mehmet, Çorba Sarayı, Yemeden Geçme Çorba, Varsa Yoksa Çorba, Bandıra Bandıra Ye Beni Çorba gibi farklı farklı nice lokanta isimleri.
Ben hem çorba hem de türlü hastasıyımdır, çorbayı ise neredeyse her gün, hatta bazen hem sabah, hem öğle, hem de akşam yemeden (içmeden) edemem. Kafamdan bugün çorba mı, türlü mü yesem diye geçirdiğimde aklıma hep Sezen Aksu'nun "Bana ne, bana ne, bana ne! Beni al, beni al, onu alma! " sözleri olan şarkısı gelir ve o şarkıyı kendimce mırıldanırken benim ağız tadım ve keyfim konusunda birbirine büyük rakip olan çorbayı mı, türlüyü mü bugün yemeği planlasam diye düşünürüm. Sezen Aksu'nun şarkısındaki konu iki farklı kadının aynı erkek tarafından öncelikle tercih edilebilme arzusu ve kaygısıyla doğan aşk rekabetini işleyen sözleri içeriyor. Ama bendeki büyük rekabet ise çorba veya türlü arasında onlardan birini tercih etmemle ilgili olan aşkımın konusu. Delisin sen demeyin, erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer diye boşuna söylememişler.
Yukarıda "Bandıra Bandıra Ye Beni Çorba" diye ismi olan lokantadan bahsedince aklıma 25 yıl evvelki ilginç bir anım geldi. Iş nedeniyle Pakistan'a gitmiştim. Bir lokantada bir masada tesadüfen karşılıklı oturduğum, tanımadığım bir kişi ile yemek yiyorduk. Ben galiba bir et yemeği yiyordum. Birbirimizle nereden geliyorsun, ne yapıyorsun tarzında biraz lafladığımız o 40 yaşlarındaki kişi öğretmenmiş, o da bana ne yaptığımı falan sordu, şöyle bir 30-40 dakika hem yemek yedik hem de sohbet ettik. O kişi sadece çorba yedi ama nasıl mı yedi? O bol sulu çorbayı, galiba tavuk suyu şehriye çorbası falan idi, hiç kaşık kullanmadan yedi. Kocaman beyaz, şöyle en az 10-15 dilim olan bir ekmeğin dilimlerini parmakları ile tutup çorbaya bandıra bandıra yedi koca bir tabak çorbayı. Işte bu nedenle "Bandıra Bandıra Ye Beni Çorba" lokantasının adı bana bu anımı hatırlattı. Başka bir fırsattaki yazımda da çeşitli ülkelerdeki başka ilginç yemek yeme tarzlarından bahsederim inşallah. Ama umarım bu arada aranızda bazılarınız içinde "Bandıra Bandıra Ye Beni" şeklinde sözleri olan şarkısı da bulunan, Yonca Evcimik'in 1994 tarihinde çıkardığı albümünü hatırlamışsınızdır. O şarkı uzun yıllar çok sevilmiştir ve haftalarca listelerde 1 numara olarak kalmıştır.
Ben de sizin için birkaç satırlık bir şiir yazdım şöylesine:
Çorba gibi bir hayatım var, bir öyle bir böyle,
Sarı inat biri var, o her türlü, ama kalbi temiz, anlaması zor,
Onun kedileri hava şartları kötüydü, Mart ayı uzatılsın diyor,
Ben ise, beni her türlü yorumladın ama yanlış çorba tarifi kullandın diyorum.
Neyi kaybettiğimizi bilebilmemiz için belki de tümüyle kaybetmemiz gerekiyor,
Nezaket başkasını rahatsısız etmemek değil, asıl başkası için rahatsızlık duymaktır,
Çorba sevenle aynı çorbayı içmek, her türlü daldan dala değil, sevgi dalına atlamaktır.
Ezelden bir kalp ağrısı çizdi aynı çorbayı sevenle hayat yolumu, türlü türlü değil bir aşkla çarptı kalbim.
Ramazanda hem savurda hem de iftarda çorbanız daim olsun,
Türlü türlü yemekler sofralarınızdan eksik olmasın.
Rumuz: Sensiz Olmaz, 10.04.2023
Okunma Sayısı: 933
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.