Muğla
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

Elalem ne der?

07 Kasım 2022, Pazartesi 16:28

 

Doğduğum, büyüdüğüm, üniversite dahil bütün öğrenimimi yaptığım şehirden çok uzaklarda yaşıyorum şimdi. Sanal ortamda kurulmuş bir gurupta oradan, benim yaşadığım yıllardan olduğu gibi bazen de şimdiki halini gösteren fotoğraflar paylaşılıyor, yorumlar yapılıyor. "Ahh ben de o okula gittim", "Kerem Pastahanesinden az mı kurabiye almıştım, şimdi orası yok artık", "Resim öğretmenimiz okulun yakınındaki kırlara çıkarır, açık havada resim yapardık, şimdi oralara apartman blokları dolmuş", „Sokakta bir plastik topun peşinde ne keyifli maçlar yapardık", „Kışın kar yağdığında Badem sokağının yokuşunda ne güzel kızak kayardık" gibi yorumlar hem bana o eski çocukluk, gençlik yıllarımı hatırlatıyor, anılarım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor ama hem de bana hüzün veriyor. 32 yıldır uzak kaldığım, gidip göremediğim o mahallemizi, oturduğumuz sokağı birkaç günlük bir seyahat planlayarak gidip göreyim diyorum, sonra da hep vazgeçiyorum. Gidersem oraların çok değişmiş olacağını ve eskilerden kalmış pek birşey göremeyip hayal kırıklığına uğrayacağımı düşünüyorum. Biz çocukluk ve özellikle de damarlarımızdaki kanın gençlik kaçamakları arzusuyla bir başka sıcak aktığı o yıllarda anne ve babamız ve yakınlarımızın "Elalem ne der?" kaygıları ve çekingenliği içinde büyüdük. İçinizden benim yaşadığıma benzer ortamlarda, aynı tecrübeleri yaşamış olanlarınız vardır muhakkak. Üniversitede tanışıp, sevgili olup, sonra da evlenip eşim olan, kız arkadaşımla birlikte biryerlerde gezip, gençlik heyecanları ile dolu hoşça vakit geçirdiğimiz günlerde, ve hatta ilk iki yılda, daha akşam olmadan, birlikteliğimize doyamadan onun evine dönmesi gerekirdi, daha doğrusu anne ve babası tarafından istenirdi. Aynı semtde oturmuyorduk ama ben önce onu evine bırakırdım. Daha doğrusu oturduğu sokağın başına kadar getirirdim. Bütün gün el ele dolaşmışken, ellerimiz ayrılır, biz de birbirimizden ayrı, yani o benim 3-5 metre önümden giderek evine yönelirdi, ben de o oturdukları apartmana girene kadar gözlerimle ama çevreme de dikkat ederek onu takip ederdim. Aman ha komşuları fark etmesin düşüncesi ile. Onun bir erkek arkadaşı olduğu fark edilirse "elalem ne der?" kaygısıyla. Aylar sonra annesine söylemişti bir erkek arkadaşı olduğunu, hatta gelecek için niyetimizin ciddi olduğunu da. Ama hem babasi bilmiyor hem de resmiyete bağlanmış bir ilişki değildi bu. Tabii bizim değil, ama başkalarının gözünde. O "elalem ne der?" kaygısı, hatta annesinin haberdar olmasına rağmen, taa biz sözlenene kadar devam etti. Hatta sözlendikten sonra bile öyle fazla samimi (!) davranışlardan kaçınarak "elalem ne der?" baskısını yaşadık. Hatta bizden çok da annesi, şimdiki kayınvalidem, yaşamıştı. Şimdi büyük şehirlerde, ki biz de bir büyük bir şehirde idik o zaman, gençler biraz daha rahat kız erkek arkadaş ilişkilerinde. Ama kasabalarda, köylerde bu "elalem ne der?" kuralı hala devam ediyor. Yani umarım abartılı bir saptama değildir, "elalem" neredeyse gençlerin, özellikle de kızların namusuna (!) sahip çıkıyor. Benim için çok tuhaf ve anlaşılamaz birşey bu. Çünkü çevremizdekiler, komşular ne olup bittiğini bilmeden, ilişkinizin seviyesini, ciddiliğini bilmeden, ne yaptığınızı, kim olduğunuzu bilmeden, bazen de özel bir zevk alarak bu 'elalem ne der?" görevini üstlenir ve birşeyleri kontrol edıp sanki rapor hazırlarlar. Anne ve babalar ve kızın ağabeyi falan da varsa bu "elalem“in dediklerinden çok korkar, rahatsız olur ve aman aman der. Hatta bu elalemin dedikleri kulaktan kulağa öyle bir hızla yayılır ki, tabii çoğunlukla da olumsuz dedikodular olarak, o "elalem ne der?" çarkına kapılmamak için anne ve babalar çocuklarını, özellikle de kızlarını uyarır, kısıtlamalar koyar, o masum gençlik yaşamlarının huzurunu acımasızca kaçırırlar. O zamanlar kız arkadaşım bir süre hastalanmıştı ve ben ne yazık ki evine gidip geçmiş olsun bile diyememiş, hem de onu uzun bir süre görememiştim. Hep bu "elalem ne der?" yüzünden.

Nereden nereye geldim. Dedim ya, ben eski mahalleme ve sokağıma 32 yıl sonra gitmekten vazgeçtim, çünkü çok şeyler değişmiş olacak. Ama keşke eşimin, yani o zamanki kız arkadaşımın oturduğu sokak ve apartman yerinde kalmış olsa da şimdi ben ve eşim el ele "elalem ne der?" kaygısı olmadan orada birlikte yürüyebilseydik, hiç olmazsa yıllar sonra. Ama bu 50-60' lı yaşlarda bizi el ele gören komşular da bu defa belki "Şunlara bak bu yaşta utanmadan el ele geziyorlar" derdi. Maksat "elalem" olup birşeyler demek değil mi !?
„Elalem ne der?" olgusu, daha doğrusu hastalığı evinize gelip giden insanlara, dostunuza arkadaşınıza, yediğinize içtiğinize, içkinize, sigaranıza, giydiğinize kuşandığınıza, saçınıza makyajınıza, kullandığınız arabaya, harcadığınız paraya, gittiğiniz tatile, .... kadar hayatınıza karışır,  köstek olur, hatta daha evvel „elalem ne der?“ döngüsünün içine girmemiş olanlara bile bulaşır. 
Bu konuda bulduğum bazı güzel sözler de çok anlamlı (bunları yazanların çoğunun isimlerini bilmiyorum, aflarına sığınarak bu yazdımda kullandım. Teşekkürler.):
- "Elalem ne der?" sözünden daha yüksek duvarlı bir hapishane yoktur.
- Eğer çocuklar kadar mutlu olmak istiyorsanız "Elalem ne der?" diye düşünmeyi bir kenara bırakın.
- Dünyanın en büyük ahlak ve davranış kontrol jürisi "elalem" dir.
- Elalem değil elli alem de konuşsa arkandan, sen kendinden eminsen el alkışlar, alem izler.

Sahi ben 32 küsur yıl sonra o zamanlardaki okul veya üniversite arkadaşlarımı görebileceğim toplantılara da gidemiyorum. Neden mi? O 32 yıl evvelki çok güzel, bakımlı kız arkadaşlarımı saçları ağırmış, yüzü kırışmış, yürümekte zorlanan; o zamanlar tığ gibi delikanlı olan erkek arkadaşlarımı da saçları ağırmış, göbeklenmiş, büyük numaralı okuma gözlükleri ile görmek ve herkesin içinden veya açık açık birbiri hakkında ne diyeceğini, yani bazılarının „elalem“ rolünü üstlendiğini görmek, yaşamak istemiyorum. Eskiden herşey ne kadar güzelse hatıralarımda o şekilde anarak yaşıyorum. Yani bu defa "elalem ne der?" derdi yok, sadece benim ne dediğim, ne düşündüğüm, ne hatırladığım, ne beklediğim önemli oluyor.
„Elalem ne der?" kaygısının Türk toplumunda hepimizde az veya çok bir şekilde hayatımızda olduğunu düşünüyorum. Ama bu kaygıyı taşımadığına kesinlikle inandığım birini tanıyorum. Çünkü onun hakkında eğer "elalem" birşeyler diyorsa bunlar muhakkak onun ne kadar şık, güzel, akıllı, çalışkan, çok işi bir arada başarı ile yürütebilen, herkesin hayran olduğu, hayvanları seven biri olduğuna dair güzel ve özel yorumlardır hep. Yani "elalem" hiç çenesini kapamasın diyordur olsa olsa içinden. Tabii birkaç kişi de olsa onun hakkında negatif şeyler söyleyen "elalem" de var. Ama onlar onun güzel özelliklerini, herkes tarafından beğenilmesini, hatta sarı inat olmasını bile kıskanan kişiler.
Merak ediyorum, bakalım bu köşe yazıma „elalem“ ne diyecek? Siz „elalem“ size birşey demeden bu yazımı okuyup, kimseye fark ettirmeden başka birşey okuyormuş gibi yapın, ne olur ne olmaz !
Bana sorarsanız ben „Elalem ne der?“ demek için gelmedim bu dünyaya..


Okunma Sayısı: 700

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.