SİYAH BEYAZ - BARIŞI IRKÇILIK BOZAR
01 Ocak 1970, Perşembe 03:00Haydi hayırlısı! Cumhuriyet Halk partisinin yine seçim öncesi ilk demeçleri! Barış süreci için meclise sunulan, altı maddelik yasanın bir maddesi hariç diğerlerini destekliyoruz. Şaşırırdım doğrusu, koşulsuz, şartsız, barışı destekliyoruz deselerdi. Şimdi buldukları bir muhafazakar Cumhurbaşkanı adayı üzerine kopardıkları fırtınadan, iç kavgalardan, daha fazla yara açmamak için “bu kadarlık barış karşıtı olmayı,” seçimin selameti için şimdilik uygun gördükleri anlaşılmaktadır.
Yıllarca karşı durdukları muhafazakâr yaşam tarzına ve etnik köken özgürlüklerine, nasıl alışacakları merak konusu. Daha önceleri avazları çıktığı kadar bağırmaya başlamışlardı, “Siz Kürtlerle Türkleri eşit ve denk göremezsiniz” diye azarlıyordu halkın iradesini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyelerini.
Şimdi şaşılacak derecede verimli geçen barış sürecine nasıl karşılayacakları merak konusu. Kanımızı donduran bu ürkütücü, ırkçı, faşist , zihniyetin, yıllarca bünyesindeki gizli kalmış spastik hastalığı artık dışa vurmuşluğu! Şimdi barışın sıcak esintisini duyduğumuz bugünlerde dilerim yapıcı bir tavır takınmaları biraz devam eder! Ama nafile.
Yakında ellerine aldıkları şerit metrelerle ortalığa düşüp, İnsanlarımızın kafataslarına göre yapılacak ölçülerle sınıflandırırlarsa hiç mi hiç şaşmayın. Türk, Kürt, Laz, Abaza, Gürcü, Boşnak, Çerkez, Yahudi, Ermeni, Rum, Arnavut, daha sayamadığım yüzlerce milletin birlikte ön koşulsuz, eşit, birlikte, yaşama arzularına ne hikmetse CHP'nin itirazı var.
Şaşırmamak gerekir CHP yoğun yağış altında heyelâna uğrayan verimsiz ve çorak topraklar gibi, önlenemez bir biçimde sürekli olarak erozyona uğramakta, kaymakta ve akmaktadır. Aktıkça bünyesindeki, ideolojisinden, parti içi demokrasiden, ilke ve ideallerinden, ödün vermeyi, halkından uzaklaşmayı, bir alışkanlık haline getirmiştir.
Partinin bu hastalığı 1950 'li yıllardaki çok partili yani demokrasiye geçiş dönemindeki, demokratik kazanımlara ayak uydurmayarak başlamıştır. Tek partili dönemin alışkanlıkları ile iktidarlarının selameti ve kalıcılığı için, vesayete dayalı, baskıcı, otoriter, bir düzeni kurmaları ile başlar. Onların ülke için benimsedikleri yapı! “Halk güdülen çoban, parti yandaşları ülkeyi yöneten elit sınıfı” olarak dayatılmıştır.
Türkiye'nin idaresi, yönetimi, selameti, Cumhuriyetin kurucuları yani Cumhuriyet elitleri tarafında yürütülmeli, yürütülen bu düzenin uzun süre devamı için, makamlar atadan çocuğa devam etmelidir. Yarım asırdır ülkemize hâkim olan iltimas, tavassut, torpil, kavramlarının yerleşmesi, itibar görmesi, bu zihniyetin ürünüdür.
Yakın tarihimize kadar dış temsilcilerimiz, politikacılarımız, önemli devlet görevlilerimiz, genellikle aynı soyadını taşıyan aile fertleri tarafından yürütülmekteydi. Bu aile çocukları öğrenim sonrası ilk iş Babaları kendisine yakın bulduğu çalışma arkadaşı, sınıf arkadaşı, ya da ortak değerde buluştuğu, düzenin savunucusu, dostuna çocuğunu teslim ederek, onu çocuğuna menajer seçer, böylece çocuğunun kamu görevinden yükselmesini bu yöntemlerle sağlanmış olurlardı. Bir birleri ile karşılıklı ödün vererek kamu sınıfı oluşturan bu zihniyet aynı zaman da Cumhuriyet Halk Partisinin de savunuculuğunu yapmışlardır yıllarca. Bu nedenlerle C.H.P. asla halkı ile aynı vagona binip refaha doğru yol alamaz.
Okunma Sayısı: 1489
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.