ŞÜKRAN YURDAKUL'LA ANILARA YOLCULUK
10 Ekim 2019, Perşembe 17:53
Kaçak Yayın'ın Kasım 2004 sayısında Sevgili Oktay Taftalı'nın “Şöhretlerden kim kaldı?” yazısını zevkle okudum. Eğer kaçırdıysanız bulup okumanızı öneririm. Elimden gelse Türkçe ve edebiyat kitaplarına alırdım. İsterdim tüm gençlik okusun.
“Bilim adamı dersen? Televole iktisatçıları. Fikir adamı dersen? Holding gazetelerinin başyazarları. Edebiyatçı dersen? “Best Seller” takımı. Şair dersen? Kasetçi, video görüntüleme canavarları. Sinemacı dersen? Reklam filmi yönetmenliğinden bozma şahsiyetler. Ressam dersen? Holdingler için sipariş üzerine reproduktion boyayanlar... Başka? Başka da yok...” Sevgili Taftalı böyle yazmış.
Yazıyı okuduktan sonra albümüme bir göz attım. Aziz Nesin, Fakir Baykurt, Bekir Yıldız, Muzaffer İzgü, Demirtaş Ceyhun, Fazıl Hüsnü dağlarca ve daha nice sanatçı, yazar odamın içine doluşuverdi. Geçmişteki birlikteliklerimiz gözümün önüne geldi. “Ne güzel insanlar, ne güzel...” demekten kendimi alamadım.
Şükran Kurdakul'la o denli çok fotoğrafımız var ki, gülen yüzü beliriverdi karşımda. Yaşar Kemal'in “Şükran Kurdakul'u yenilikçi Türk şiirinin köşe taşlarından biri olarak saymak zorundayım” sözü kulaklarımda sürekli yankılandı.
İzmir'e geldiğinde ne olursa olsun görüştüğümüz, hasret giderdiğimiz Sevgili Şükran Ağabeyimiz. Şükran Lokantasında (10 yıl önce kapandı), Kemeraltı Veysel Çıkmazı'nda, Alsancak Meyhane'de, Karşıyaka Lokalinde, Ercan Günaydın'ın evinde fotoğraf karelerinde zamanı dondurmuşuz. Yıllarca onca çektiği acıya karşın yüzünden yitirmediği gülümsemesi, yüreğinden eksik olmayan sevecenliği... 1940 'lı yılların “Cadı Kazanı” ortamında cezaevleriyle tanışması. Lise öğrencisiyken mahkum edilmesi. 1970 'lere dek süren siyasal yaşamında en çok da ceza yasasının meşhur 142.?maddesinden ceza almış olması. Yılları cezaevlerinde geçmiş.
Karşıyaka Lokalindeyiz. TÜYAP kitap fuarından çıkmıştık. Akşam birlikte olacağız. “Şöyle salaş, gösterişsiz bir yere gidelim.” dedi Şükran Kurdakul. Gazeteci Yaşar Aksoy “Lokale gidelim mi?” deyince “Olabilir ağabey!” dedim. Masamızda Gazeteci Okan Yüksel, Ahmet Diker, Cemal Yazgan –Liseden sınıf arkadaşım kısaca deve Cemal- da var. “Ne sen arkada kalacaksın / Ne düşüncen arkada kalacak” diyen güzel insanla birlikteyiz.
Oturduğumuz masanın duvarında Karşıyaka İskelesi'nin otuz yıl önceki resmi. O resim bana Şükran Kurdakul'un dizelerini anımsattı. “Hangi yüzyılı yaşıyor düşlerinde / Denizin mavisini kendine biriktiren / Kapısından hanımeli kokuları gelen bahçe içindeki esrarlı bahçe...”
Konumuz edebiyat, şiir, İzmir'di. Mezeler geldi. İlk kadehler şerefe diye kalktı. Kadehler tokuşurken, “Kaçıncı kadehin teknesi ki bu / Aldı götürdü beni bela limanlardan” dizelerini yakalıyorum çın çınlarda.
Eskiyi anlatıyor Şükran Kurdakul. Ülke sorunlarına dalıyoruz. Düşüncelerinden hiçbir zaman ödün vermeyen Şükran Ağabey ülkenin durumuna üzülüyor. “Darda kaldık seferberlikte gibi / Bakakaldık gidenlerin ardından / Ekmeğin şiirini yitirdi ortalık / Türkiye'm nereye götürüyorlar seni” diye boşa yazmamış.
Ben o günlerde Hasan Tahsin oyununu yazıyordum. Şükran Kurdakul'un “Açtı kendini bir bayrak gibi işte / Ölümün üzerine Hasan Tahsin / Bu silah başka silah / Bu ölüm başka ölüm / Gücünüz varsa sizin ölümü tutuklayın.” dizelerini okudum. Sevindi, gözleri ışıldadı. Mutlu olmuştu. “ Savaşçığım, onu yazmak kolay değil. Yardımcı olabileceğim bir şey olursa söyle,” dedi.
Sohbetimiz öyle güzel ki, masadayız, şiir ve ellerimizde kadehlerimizle “Belki bu masada kanadı şiirleri / Yüreğiyle birlikte / Işığı kadehimize düşen / Gecenin bir vaktinde” dizelerini gel de anımsama.
Sadece şiirleri mi? Öykülerinin de bir başka tadı vardır. “Kurdakul'un anlattığı insanlar... birer nesne olup çıkmıyorlar, dengeli, belli bir işçiliğin ürünü her biri. Ozan duyarlılığının yanı sıra, araştırmacı bir beynin ürünü oldukları ilk bakışta belli oluyor hemen hepsinin. “ Sevgili Mehmet Ergün'ün bu sözlerine ne ekleyebilirim ki...
Şiir dolu bir gece bitiyor. Zaman nasıl geçmiş farkında değiliz. Gecenin on ikisinde dışarıya çıkıyoruz. Ilık bir bahar gecesi. Yıldızlar salkım saçak. Ay, sadece Şükran Kurdakul'un yüzünde yansıyor. Daha bir ışıldıyor karanlıkta...
Okunma Sayısı: 7098
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.