TENİS GÖNEN BAHAR KUPASI
23 Mart 2018, Cuma 11:45Ege Kültür Platformuna gittim. İçeride ilk kez gördüğüm birisi vardı. Okan Yüksel hemen tanıştırdı. Özkan Mert, dedi. Uzun yıllar ayrı düşmüş de sonradan buluşmuş iki dostun sıcaklığıyla el sıkıştık. Erik kirazla rakı içiyorlardı. Özkan Mert'in dizelerini anımsadım. “Unutmasın Şerif'le Kürşat/ iki kadeh rakı atmasını benim için/ Yeşil erik ve kirazla 'ziya'da”
Usta şair özlem gideriyordu.
Bu gece Tenis Kulübe gidiyoruz, dedim. Olayı hem haber yapacak, hem de değişik bir gece geçirecektik. Özkan Mert, beni bağışlayın, ben davetli değilim, dedi. Okan abi, sen bizim davetlimizsiniz, birlikte gideceğiz. Murat Ali, Atilla, Özkan Mert'le yola koyulduk.
Tenis Kulübünün kapısından içeri girince masalsı bir dünyaya adım atmış gibi yemyeşil bir çehreyle karşıladı bizi kulübün bahçesi. Ben o zaman Özkan Mert'in bir cümlesini anımsadım. Düz yazısındaki cümleleriydi.”Mavi saatler. İnsanın kafasının kıvamında olduğu saatler. Herkesin mavi saatleri var.”
Kulüpten içeriye girdiğinde insanlar mavi saatlerini yaşıyorlardı.Tanıdık, bildik çehreler çevremizi sarmıştı. Servet Yeşilpınar, İbrahim Yüncü, Şükrü Paksoylu daha pek çok dostumuz vardı. Hepsiyle güler yüzle merhabalaştık.
Tören başlayacaktı. Vali Yardımcısı Fahri Aykırı, Gönen Yönetim Kurulu Başkanı Nafiz Gönen, Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, Sanayi Odası Meclis Başkanı Kemal Çolakoğlu, Ticaret Odası Meclis Başkanı Necip Kalkan, Esnaf Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Mehmet Ali Susam, Ege-Koop Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aslan kupa kazananların kupalarını verdiler.
Ödül töreninden sonra eğlence başladı. Davullarla bir orkestra oluşturuldu. Elemanlar konuklar arasından seçildi. Bizden Atilla da katıldı gruba. Eline bir davul verdiler. Ramazan davulu gibi çaldığından sürekli yanlış çalıyordu. Özkan Mert dalıp gitmişti.”Büyük güzel sularından tanıyorum çocukluğumu/ Denize inen küçük sokaklarından, çiçekli taraçalarından/ Beyaz gömleğimin yakasına konardı ılık rüzgarlar/ Birer kelebek gibi…”
Eğlenti ılık rüzgarlar getiriyordu o sırada. İsveç'te böyle bir eğlentiye hasret olduklarını söylüyor. Gözlerinde çocuksu sevinç ve özlemler.”Hiç bitmeyen/ Bir kuş gibi uçup gitti yıllar/ İzmir bıraktığımız İzmir mi?/ Hiçbir şey aynı değil ki…”
Danslar başladı müzikle birlikte. İzmir'in kızları hala güzel diyor sevgili Özkan Mert.”Rüzgarlar patlayan yüreğim/ Bu kent dayanmaz sana ne de bu güzeller.”
Kızların güzelliği birbiriyle yarışır nitelikte. Şen şekrak oynuyor, eğlenceye katılıyorlar. Oyunlarda tam bir Anadolu mozaiği egemen. Halaylar çekiliyor, zeybeğe duruluyor.
Muzaffer Tunçağ, geliyor yanımıza. Özkan Mert'le Namık Kemal Lisesinden arkadaşlarmış. Servet Yeşilpınar masamızla ilgileniyor. Sürekli bir şeyler yollayıp konukseverliğini gösteriyor. Eğlence dorukta. Gece düşmüş İzmir'in üstüne. Çıkıyoruz Tenis Kulübünden. Özkan Mert'in dizeleriyle yola koyuluyoruz. “Yarın başka bir gün/ Yarın daha güzel olacak her şey/ İşsiz de olabilirim/ Parasız da sıcacık bir ekmeğin kokusuna hasret…” Yolda giderken özlemlerini dillendiriyor Özkan Mert. Sıcacık bir ekmek, fırından yeni çıkmış bir dilim börek, masa başında içilen bir kadeh rakı, insan gurbette olunca nasıl da özlüyor, bunu anlatamam, diyor. Öğrencilerimle tanıştıracaktım. Sürekli onu anımsatıyor. Tamam, diyorum. Öğrencilerimin ağzından kendi şiirlerini dinlemenin güzelliğini başka bir şeye değişmeyecek.
Bir türlü öğrencileri bir araya getiremiyorum. Çoğu çalışıyor, boş zamanları yok. Öğrenciler konusunda verdiğim sözü tutamıyorum. Üstat şimdi İsveç'te. Ülke özlemiyle yanıp tutuştuğunu çok iyi biliyorum…
Okunma Sayısı: 9080
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.