Zoru Başaran Ekip – 10
01 Eylül 2025, Pazartesi 16:32
Gökkaya’da Hatice’nin El Emeği, Göz Nuru
Teknemize her gelişinde ayrı bir neşe katan Hatice, bu kez de küçük sandalına yüklediği el emeği tekstil ürünleriyle bordomuza yanaştı. Gemici arkadaşlarım, özenle hazırladığı bohçaları tekneye aldıktan sonra, sandalın bordomuza zarar vermemesi için dikkatle bağladılar. Ardından Hatice’yi misafirlerimizle tanıştırdım.
Gemici tayfalarımız şakalaşarak, “Kola ister misin, Fanta mı, yoksa su mu?” diye sordular. Hatice ise tebessümle yalnızca “Su” dedi.
Muhtar Ramazan’ın Öğretisi
Hatice’nin babası, köyün muhtarı Ramazan Bey, çocuklarını öyle yetiştirmişti ki; onlar kimseye yük olmaz, kimseden karşılıksız bir şey istemez, ellerindekilerle yetinmeyi bilirlerdi. Muhtarın anlayışı açıktı:
“Buraya gelen misafirlerin bir ihtiyacı olursa, imkânlar ölçüsünde karşılayın. Gün gelir, yaptığınız iyilik size misliyle geri döner.”
Her gün Demre’ye, Çayağzı’na giden muhtar Ramazan, bize de uğrar;
“Bir ihtiyacınız var mı? Para pul işi kolay, hallederiz,” derdi.
Biz de gönül rahatlığıyla teknenin veya personelin ihtiyaçlarını listeleyip eline verir, tekneye kadar getirmesini isterdik.
El Emeğinin Hikâyesi
Hatice’yi turistlere tanıtırken yaptıklarının değerini de özellikle vurguladım:
“Buradaki her şey %100 otantik ve el yapımıdır. Hepsi Hatice’nin el emeği, göz nurudur. Fiyatlar da oldukça uygun. Küçük hediyelikler için gönül rahatlığıyla seçiminizi yapabilirsiniz,” dedim.
Yorucu kürek yolunun ardından, salondaki klimanın serinliğinde rahatlayan Hatice, sohbet arasında bizim görmediğimiz günlerde yaşananları anlattı. Mesela jet ski kazası yapan bir Rus aileden söz etti. Sarhoş halde kayalara bindirmişler; kadının her yanı yara bere içindeymiş. Hatice, deniz oyuncaklarının turistlere kiralanmasına benim gibi karşı çıkıyordu:
“Ben de denizdeyim, ya kayalara değil de benim sandalımın üzerine gelselerdi?” diyerek haklı bir kaygısını dile getirdi.
Söz arasında, babasının asker arkadaşı Bozburunlu balıkçı Şükrü Dayı ve eşi Altın Yenge’den de bahsetti. Şükrü Dayı’nın balıkları nasıl pazarladığını gülümseyerek anlattı. Böylece bizim olmadığımız günlerde Gökkaya’da neler yaşandığını Hatice’den öğrenmiş olduk.
Bir Yazmanın Hatırası
Şefimiz, kendi elleriyle yaptığı kadayıftan Hatice’ye de ikram etti. Tatlısını yedikten sonra tezgâhının başına dönen Hatice, bana dönüp:
“Atilla Kaptan, bilekliklerim çok güzel. İki alana bir tane benden hediye!” dedi.
Bu söz tüm yolcuların ilgisini çekti. Hatice’nin tezgâhı kısa sürede kalabalıklaştı. Ben de turistlere Hatice’nin hikâyesini anlatarak el işlerinin değerini vurguladım. Onlar da bu emeğe saygı gösterip eşine, dostuna, çocuklarına hediyelikler aldılar. Günün sonunda Hatice, tezgâhındaki malların yarısını satmış, yüzünde tarifsiz bir mutluluk vardı.
Vedalaşırken boynuma bir yazma bağladı ve şöyle dedi:
“Bu sana çok yakıştı Atilla Kaptan, dedi ve bu benden sana hediye.”
Bugün o yazma hâlâ evimin bir duvarında çerçeve içinde durur. Baktıkça bize Hatice’yi ve ailesini hatırlatır.
Devam edecek…
Okunma Sayısı: 881
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.