LAÇİNNN
kalp ucu datça
Muğla
15 Eylül, 2025, Pazartesi
  • DOLAR
    41.37
  • EURO
    48.61
  • ALTIN
    4847.2
  • BIST
    10.372
  • BTC
    116501.84$

Zoru Başaran Ekip – 11

15 Eylül 2025, Pazartesi 11:07
Zoru Başaran Ekip – 11

 

 

 

 

 

 

Kaptan: Aslan Atilla Yorulmaz

 

Hatice satışını bitirip tekneden ayrılırken, gemiciler ona dolaptan soğuk bir şişe su verdiler. Ne de olsa uzun süre kürek çekecekti. Sandalının küreklerine asılırken bir yandan da akşam bizi ve misafirlerimizi, abisi Veli’nin işlettiği disko bara davet ediyordu.

 

Ben de bunu fırsat bilip, akşam için koyun dip kısmında otantik bir disko bar olduğunu, isterlerse akşam yemeği için tekneyi barın önüne demirleyebileceğimizi söyledim. Böylelikle misafirler, teknede yemeklerini yiyip daha sonra eğlenmek için bara geçebileceklerdi. İki gündür tekneden çıkamayan ve biraz da İngiliz olmanın gereğini yapmak isteyen misafirlerim, “eğlence” sözcüğünü duyunca hep birden sevindiler. Sandalıyla bizden uzaklaşan Hatice’ye seslenip, “Akşam barın önüne yanaşırız, bizim için yeri boş bırakın” dedim.

 

Öğle yemeğinin ardından denize giren misafirler, kimisi birbirinin sırtına güneş yağı sürerek güvertede güneşleniyordu. Çay saatinde disko barın önüne gideceğimizi belirttim ve biraz istirahat için kamarama çekildim.

 

Teknenin kampana çanının sesi ve oğlum Remzi’nin ti time anonsu ile uyandım. Güverteye çıktığımda, Remzi’nin yemek masasının üzerine çay bardaklarını, süt dolu sürahiyi ve biri çay, biri sıcak su dolu iki termosu yerleştirdiğini gördüm. İçinde çay olan termos kırmızı kurdele ile işaretlenmişti. Misafirler masaya doğru toplanırken ben kendimi denize bırakmıştım. Misafirler İngiliz usulü çaylarını yudumlarken ben deniz merdiveninde duşumu alıp güverteye çıktım. Bu sırada misafirlerden biri benim için de bir bardak çay doldurmuştu. Henüz havluyla kurulamadığım için masaya yaklaşmam hoş olmazdı; ben de çayımı ıslak hâlimle ayakta içtim.

 

Çay faslı bitince personel çabucak etrafı toparladı, bardaklar yıkanıp yerlerine kondu. Disco barın önüne hareket etmek için süvari merdiveni kaldırıldı, hizmet botumuz Matafora’ya çekildi. Ne de olsa kıç halatını Remzi yüzerek kıyıya götürecekti.

 

Ana makineleri çalıştırmamla birlikte Remzi suya atladı. Kıyıya bağlı ipten tutunarak kayaya kadar ilerledi. Kayaya çıktığında, babadaki kıç halatı laçka edildi. Uğur da baş ırgata geçip fenerliğini çalıştırarak demiri vira etmeye başladı. Ona göz işaretiyle “yavaşça vira et” dedim. Gideceğimiz mesafe kısa olduğundan, demirin lodge’a oturtulmasına gerek yoktu. Çapa suyun üzerine çıkınca Uğur başparmağıyla “tamam” işareti verdi. Ben de aynı şekilde karşılık verdim. Uğur’un en sevdiğim yönlerinden biri buydu: Gereksiz bağırışlara gerek kalmadan, göz ve el işaretleriyle anlaşıyorduk. Çünkü yüksek ses, misafirlerin kulağında “kaptan gemiciye kızdı” ya da “gemici kaptana karşı geldi” gibi yanlış algılanabilirdi.

 

Kısa süren yolculuğun ardından barın önüne yanaştık. Usturmaçalar yerleştirildi, kıç halatları hazırlandı. Manevramızı tamamlayıp, Uğur’a el işaretiyle fonda etmesini söyledim ve tek seferde kıçtan karaya bağlandık.

 

Misafirlere yöre hakkında bilgi verip, dileyenlerin patika yoldan yürüyerek arkadaki “Üç Ağız” mevkiine gidebileceklerini, ancak spor ayakkabı giymelerini ve kuru çalıların ayaklarını çizmelerine karşı dikkatli olmalarını tavsiye ettim. Uyarımı dinleyenlerin bazıları gitmekten vazgeçti, ama tedbirli olan birkaç kişi farklı yönlere yürüyüşe çıktı.

 

Disco barın yanındaki balıkçı teknelerinde avlarını düzenlemiş olan Bozburun’un Söğüt köyünden balıkçı Şükrü Dayı ve eşi Altın Yenge bana seslendi:

“Hadi bakalım, akşam oldu, rakı zamanı! Balıkların pek taze sayılmaz ama bayat da değil. İki saat önce tuttum!”

 

Her hafta buraya geldiğimde, Şükrü Dayı’nın huzurlu balıkçı teknesine geçer, Altın Yenge’nin bizim için hazırladığı barbun ya da kalamar eşliğinde birer kadeh rakı içip sohbet ederdik. Bir haftadır neler olup bittiğini konuşur, hal hatır sorardık. Şükrü Dayı buranın sahibi Ramazan’ın asker arkadaşıydı. Yıllar önce başlayan dostluk, hâlâ ilk günkü gibi devam ediyordu.

 

Muhtar Ramazan ile Şükrü Dayı nasıl ki askerlikte tayınlarını paylaşmışlarsa, parasız günlerinde ceplerindeki son kuruşu, neşeli günlerinde de kahkahalarını paylaşmışlardı. Bugün de Gökkaya’da, Şükrü Dayı balıkçılıkla, Ramazan ise keçi sürüsü ve küçük restoranıyla ailelerinin rızkını çıkarıyordu. Bazen askerlik yıllarını anlatır, “Ne günlerdi be!” diyerek kadeh tokuştururlardı.

 

Her iki aile de denizden gelenlere hizmet ederek turizm çarkını döndürüyor, bölgeye canlılık katıyordu. Şükrü Dayı ile Altın Yenge denizden balık çıkarıyor, Muhtar Ramazan da evinin yanındaki beş masalık lokantasında pişirip misafirlere servis ediyordu.

 

Devam edecek…

 


Okunma Sayısı: 172

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.