DATÇAMIZIN İNCİLERİ GELİNCİKLERİMİZ (1)
24 Ekim 2024, Perşembe 00:02Datçamızın kırlarını, bayırlarını, tarlalarını ilkbaharda kırmızıya boyayan Datçamızın bir başka incisi lale cinsinden gelincikten bahsetmiyorum. Ki biz onların yapraklarının üzerindeki siyah noktayı nedense ayıklar, geri kalanını güzelce temizler, cam şişelere teper, güneşte birkaç hafta bırakır... Misss gibi şuruplar yapardık, şekerle karıştırır kana kana içerdik çocukluğumuzda.
Hatta bizim Eleee (Reşadiye)’de her sene kızıla boyanan "Gelincik Tepesi" diye bir yer bile vardı. Düğünlerde gelini ata bindirir, illa bu tepeden geçirirdik.
Bu kırmızı çiçeklerimizi, kırlarımızın makyajlarını anlatmak ayrı bir fasıldır.
Benim sözünü edeceğim... Çocukluk arkadaşlarımız, yaz kış birlikte oynaştığımız insan dostu, yakın komşularımız, evimizde avlumuzda, çamurlu sokaklarımızda, kırlarımızda, bayırlarımızda ve çocukluğumuzda sık sık karşılaştığımız oynaştığımız gelincikler...
Biz çocuklar onlarla öyle sıkı fıkı dosttuk ki... Evlerimizin etrafındaki duvar kovukları, kayalıklardaki aralıklar, hatta ağaç kovukları onların evleriydi, içi kuş tüyleriyle süslü...
Biz çocuklar bayılırdık onlarla oynaşmaya... Onlar da bize bayılırlardı. O kadar içli dışlıydık...
Yuvalarına değnek sokar, rengarenk kuş tüyleriyle kaplı konforlu villalarından çıkmaya zorlar ve hep birlikte el çırpa çırpa onların türküsünü söylerdik:
" Aaa.. gelincik.. gelincik...
Sıçan sene gappe demiş...
Çıııkkk... oynaaa...
Çıkkkk... oynaaa..."
Şu anda Reşadiye’deki evimin ikinci katının penceresinden, karşı duvardaki, şimdi otobüs durağı olan, onların yuvalarının bulunduğu yerlere hasretle bakıyor ve gönül tellerimin titremesi eşliğinde buğulu gözlerimin nemini siliyorum... (Sürecek).
Okunma Sayısı: 181
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.