Muğla
30 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    28.59
  • EURO
    30.52
  • ALTIN
    1783.9
  • BIST
    7768.17
  • BTC
    36743.46$

Kni­dos ne­re­de? Mes­si­na Bo­ğa­zı ne­re­de?

04 Nisan 2024, Perşembe 19:38

Yıl­lar­ca ça­lış­tı­ğım de­niz­ci­lik anı­la­rım, belki bir kitap ya­za­cak kadar çok­tur, ancak bunu yap­mak­la il­gi­li bir id­di­am yok. Ara­la­rın­da ömrüm bo­yun­ca unu­ta­ma­ya­ca­ğım iyi anı­la­rım da var, beni derin dü­şün­ce­le­re salan anı­la­rım da var. Aşa­ğı­da oku­ya­cak­la­rı­nız, öm­rü­mün so­nu­na kadar unu­ta­ma­ya­ca­ğım anı­la­rım­dan bi­ri­si­dir: İsrail Her­ze­li­ya ma­ri­na­dan baş­la­yıp, Kıb­rıs, Tür­ki­ye, Yu­na­nis­tan, Mon­te­neg­ro, Hır­va­tis­tan, İtalya, Fran­sa, İspan­ya, Si­cil­ya yö­re­si­ni kap­sa­yan uzun süren bir yaz se­zo­nu so­nun­da; ça­lış­tı­ğım, kap­ta­nı ol­du­ğum yatı evine İsrail'e gö­tür­mek üzere İspan­ya'nın Va­len­sia ma­ri­na­sın­dan ay­rı­lıp ya­nım­da bir Hır­vat ge­mi­ci ile yola çı­kı­yo­rum. Mazot ik­ma­li ve zo­run­lu ol­ma­dık­ça hiç dur­ma­dan yola devam edi­yo­ruz. Dı­şa­rı­dan ba­kıl­dı­ğın­da, baş­ka­la­rı ta­ra­fın­dan eli­miz­de kok­teyl ka­de­hi, gö­zü­müz­de bond göz­lü­ğü, ya­nı­mız­da bi­ki­ni­li sa­rı­şın ba­yan­la­rın, arka plan­da da pal­mi­ye ağaç­la­rı­nın ve par­la­yan güneş ile inci ta­ne­li kum­lar­la kaplı pla­jın ol­du­ğu hayal edi­len işi­miz; ol­duk­ça cid­di­yet is­te­yen, her saat bir plan proje yap­ma­mı­zı ve bu yap­tı­ğı­mız her pla­nın­da ye­de­ği ola­rak A-B-C şık­la­rı­nı da eli­miz­de bu­lun­dur­ma­yı ge­rek­ti­ren ciddi bir iştir. Hesap gibi ko­nu­la­rın ya­nın­da bir de gi­de­ce­ği­miz bölge hak­kın­da anlık bilgi edin­me­mi­zi sağ­la­ya­cak ha­ber­leş­me te­le­fon, tel­siz vs. gibi şey­le­rin ya­nın­da 5 du­yu­mu­zu da her an açık tut­mak ge­rek­ti­rir. Her an her şey ola­bi­lir. Ve biz de­niz­ci­ler, her an ola­bi­le­cek­le­re karşı hemen bir st­ra­te­ji ge­liş­tir­mek du­ru­mun­da ka­la­bi­li­riz.
Mazot alı­na­cak yer­ler, mazot is­tas­yon­la­rı­nın ka­pa­nış sa­at­le­ri, hava du­ru­mu, yağ­mur, dalga yük­sek­li­ği, rüz­gar’ın yönü ve şid­de­ti, gü­neş­li mi? bu­lut­lu mu? İçe­ri­de bu­lu­nan per­so­ne­lin ruh hali, de­ni­zin olum­suz ha­lin­den et­ki­le­ni­yor mu? Deniz tut­ma­sı­na karşı her­ke­sin di­ren­ci de­ği­şik­tir. Deniz tut­ma­sın­dan et­ki­le­ni­yor mu vs. giz­li­ce alkol alı­nı­yor mu? Evin­den, ar­ka­daş­la­rın­dan al­dı­ğı ha­ber­ler on­la­rı nasıl et­ki­li­yor? Bun­la­rın hepsi kap­tan ta­ra­fın­dan göz­lem­le­nip ani ge­li­şecek olay­lar kar­şı­sın­da ne ya­pa­bi­lir­ler? Ne Ya­pa­maz­lar? Hepsi de­ğer­len­di­ri­lir. Bütün bun­lar anlık ola­rak kap­ta­nın ben­li­ği­ne ya­zıl­mış ol­ma­sı ge­re­kir. Ben de ya­nım­da çok iyi İngi­liz­ce ko­nu­şa­bi­len Hır­vat asıl­lı ge­mi­cim ile sağ salim Mes­si­na Bo­ğa­zı'na kadar ge­le­bil­miş­tim. Ma­zo­tum bit­mek üzere ve plan­la­dı­ğım gibi yakıt is­tas­yo­nu­nun açık ol­du­ğu­nu gör­düm ve ge­mi­ci­me ya­naş­mak için ma­nev­ra yap­ma­ya ha­zır­la­na­lım ko­mu­tu ver­dim. İstek­siz­ce us­tur­ma­ça­la­rı san­cak ta­ra­fa bağ­la­dı ve her us­tur­ma­ça bağ­la­yı­şın­da so­ru­lar sor­ma­ya baş­la­dı: Ala­ca­ğı­mız bu ya­kıt­la ne kadar gi­de­riz? Daha sonra ya­kı­tı­mı­zı ne­re­de ala­ca­ğız? Orada yer­le­şim var mıdır? vs. an­la­mış­tım bizim Hır­vat ge­mi­ci uzun­ca bir yol­cu­luk­tan sonra sı­kıl­mış­tı. İspan­ya'da baş­la­yan yol­cu­lu­ğu­muz İtalya'nın Gü­ne­yi­ne kadar ara­lık­sız sür­müş­tü. Bu arada sa­de­ce Sor­ren­to'daki yakıt is­tas­yo­nun­dan yakıt alıp aynı yakıt is­tas­yo­nun­da iş­let­me­ci­si ar­ka­da­şım ol­du­ğu için gece orada kal­ma­ma mü­sa­ade etmiş ve biz de yakıt is­tas­yo­nu is­ke­le­sin­de em­ni­yet­li ola­rak din­len­miş­tik. Hep yol­day­dık. Hep atış­tır­ma­lık­lar­la hazır sand­viç, çerez, pey­nir, kra­ker ile bes­len­miş­tik. Tek­ne­miz­de her türlü yi­yecek vardı ama bizim bun­la­rı ha­zır­la­ma­ya za­ma­nı­mız yoktu.

Ge­mi­ci­min so­ru­la­rın­dan an­la­mış­tım. "Yeter artık, biraz is­ti­ra­hat ede­lim," di­yor­du. Hak­lıy­dı, uzun­ca bir yol gel­miş­tik. Yakıt alım iş­le­mi­miz bi­tin­ce pa­ra­sı­nı öde­dik ve em­ni­yet­li bir şe­kil­de is­tas­yon­dan ay­rıl­dık.
Hemen hava du­ru­mu­nu ve bir gün sonra ola­bi­le­cek­le­ri de­ğer­len­dir­dim. Bu­lun­du­ğu­muz yer­den İsrail'e kadar olan böl­ge­nin hava du­ru­mu­nu in­ce­le­dim, kat edi­lecek mil, gün sa­yı­sı vs. he­sap­la­rı­nı kı­sa­ca yap­tık­tan sonra bir yerde din­len­me­mi­zin iyi ola­ca­ğı­na karar ver­dim. So­nuç­ta, is­tek­siz bir ge­mi­ci ile yola çık­mak hoş bir şey de­ğil­di.
Hemen ha­ri­ta­la­rı açtım, bak­tım ki 1 mil gü­ne­yim­de Si­cil­ya ada­sı­nın do­ğu­sun­da Ma­ri­na Del NET­TU­NO var. Hemen tel­siz­le ara­yıp 1 gün­lük re­zer­vas­yon yap­tır­dım. Ma­ri­na, yüzer pon­ton­lar­dan ya­pıl­mış, gi­ri­şi kuzey do­ğu­ya bakan, batı kısmı ana ka­ra­ya bağlı sı­ra­dan bir ma­ri­na. Biz­de­ki ma­ri­na­lar gibi şa­ta­fat yok. Ve­ri­len to­no­za bağ­lan­dık. Tek­ne­mi­zi tu­zun­dan arın­dır­mak için tatlı su ile yı­ka­dık. Bu arada et­ra­fı ko­la­çan edi­yo­rum. Bu akşam mız mız eden ge­mi­ci ile tek­ne­de kal­mak is­te­mi­yo­rum. Ken­di­mi dı­şa­rı atıp salaş bir piz­za­cı­da pizza ile bira içe­rek ken­di­mi ödül­len­dir­mek is­ti­yo­rum. Ge­mi­ci­me sen de gelir misin diye tek­lif dahi et­me­ye­ce­ğim. Onun ni­ye­ti­nin uyu­mak ol­du­ğu­nu an­la­mış­tım.

Tam bun­la­rı dü­şü­nür­ken üzeri ka­la­ba­lık bir tek­ne­nin bizim bu­lun­du­ğu­muz ma­ri­na­ya gir­mek­te ol­du­ğu­nu gör­düm. İşte dedim kendi ken­di­me: Akşam mu­hab­bet ede­bi­le­ce­ğim bir de­niz­ci ge­li­yor, mut­la­ka onun­la bana ve benim de ona an­la­ta­cak­la­rı­mız var­dır diye dü­şü­nü­yo­rum. Ma­ri­na­da boş gö­rü­nen tek yerde benim san­ca­ğım­da­ki yer. Gelen tek­ne­de ya­nı­ma ya­naş­mak üzere ma­nev­ra yap­ma­ya baş­la­dı. Bende sanki ma­ri­na gö­rev­li­si ben­mi­şim gibi on­la­ra yar­dım ettim. Gelen tek­ne­de yaş­la­rı 11 ila 12 ara­sın­da ol­du­ğu­nu tah­min et­ti­ğim iki kız ço­cu­ğu olan İngi­liz bir aile vardı. İngi­liz ban­dı­ra­lı bir yel­ken­liy­di. Ko­nuş­ma­la­rın­da­ki ak­san­la­rın­dan İngil­te­re'nin gü­ne­yin­den ol­duk­la­rı­nı an­la­mış­tım.
İlk iş ola­rak on­la­ra benim su hor­tu­mu­nun ucunu ve­re­rek, "Tek­ne­ni­zi bu­nun­la yı­ka­ya­bi­lir­si­niz," dedim. Ben tek­ne­mi yı­ka­yıp bi­tir­dim. "Bana ait olan su hor­tu­mu­nu sizin de tek­ne­ni­zi yı­ka­ma­nız­dan sonra top­la­ya­ca­ğım," dedim. Bu adam­lar­la ko­nuş­ma­lıy­dım, ile­ti­şim kur­mak için bun­dan daha iyi bir fır­sat ola­maz­dı. Ama bizim İngi­liz çok kısa ce­vap­lar ve­ri­yor, alı­şıl­mış İngi­liz­ler­den fark­lıy­dı. Emi­nim o da beni an­la­ma­ya ça­lı­şı­yor­du. İtal­yan ol­ma­dı­ğım ke­sin­di. Ak­sa­nım­dan an­la­ma­lıy­dı. Ama benim tek­ne­de Güney Ame­ri­ka ül­ke­le­rin­den bi­ri­si olan ve vergi cen­ne­ti ola­rak ad­lan­dı­rı­lan bir ül­ke­nin "KİNGS­TO­WN" bay­ra­ğı vardı. Göğüs yel­ke­nin­de de A-4 ka­ğı­tı bü­yük­lü­ğün­de İtal­yan bay­ra­ğı bu­lu­nu­yor­du. Çünkü biz İtal­yan ka­ra­su­la­rın­da idik. Ya­nım­da­ki ge­mi­ci çiğ sarı de­di­ği­miz bir renk­te iri yarı boylu, post­lu çam yar­ma­sı gibi yeşil gözlü bir Hır­vat va­tan­da­şı. Ama onun İngi­liz­ce­si Ame­ri­kan ak­san­lı. Aile­si savaş yıl­la­rın­da Ame­ri­ka'ya gidip orada ka­pı­cı­lık yap­mış, bizim ge­mi­ci­de orada bü­yü­müş. Ame­ri­kan İngi­liz­ce­si ko­nu­şu­yor ama ana di­li­ni ko­nu­şa­mı­yor. Bir not tut desem ya­za­mı­yor. Ma­te­ma­tik bil­mi­yor. Okula hiç git­me­miş. Yanı tın tın bir tip.
İngi­liz tek­ne­si­ni yı­ka­dı, su tan­kı­nı dol­dur­du ve hor­tum­la işi­nin bit­ti­ği­ni işa­ret ede­rek ucunu bana uzat­tı. Bu arada ile­ti­şim kur­mak­ta­ki ka­rar­lı­lı­ğım­la ona ne­re­den gel­di­ği­ni sor­dum. Cevap ola­rak "Do­ğu­dan," dedi. "Hay­da­aa, biz de­niz­ci­lik­te böyle ta­bir­ler kul­lan­ma­yız, ne­re­den çıktı bu tabir de?" diye dü­şün­düm. Kov­boy­lar gibi "Do­ğu­dan" demek de ne olu­yor? O da bana sordu, "Sen ne­re­den?" diye. Bende ona onun si­ti­liy­le cevap ver­dim. "Ba­tı­dan ge­li­yo­rum," dedim. Be­nim­ki bence doğru ce­vap­tı. Bu­lun­du­ğu­muz yere göre, İspan­ya'nın Va­len­cia şehri bir hayli ba­tı­da ka­lı­yor­du. Adamı çöz­me­ye baş­la­mış­tım.Onun kısa ce­vap­lar ver­me­si yor­gun­lu­ğun­dan ol­ma­lıy­dı. Bir an önce iş­le­ri­ni bi­ti­rip o da bir gün son­ra­ki yol­cu­lu­ğu için ha­zır­lık yap­ma­lıy­dı. Ço­cuk­lar nasıl Wi-Fi'ye bağ­la­na­cak­la­rı­nı araş­tır­ma­ya baş­la­yın­ca on­la­ra Ma­ri­na Del Net­tu­no'dan al­dı­ğı­mız ma­ri­na Wi-Fi şif­re­si­ni ver­dim. Ve ba­ba­la­rı­nı soru yağ­mu­ru­na tut­ma­ya devam ettim.
Page:3
Gel­dik­le­ri yer­ler­de sorun ya­şa­dı­lar mı? Ora­lar­da deniz ve dalga du­ru­mu na­sıl­dı? İnsan­la­rın ken­di­le­ri­ne yak­la­şı­mı? Ho­şu­na giden, git­me­yen şey­ler ne­ler­di? Bun­la­rı sor­gu­la­yıp on­lar­dan bil­me­di­ğim bir şey­ler varsa öğ­ren­mek is­ti­yor­dum.
En so­nun­da bizim İngi­liz'in dili çö­zül­dü, baş­la­dı an­lat­ma­ya; Bu sezon başı Uzak Doğu'dan baş­la­dık­la­rı­nı, Sin­ga­pur, Ma­lez­ya, Tay­land, Sri Lanka, Hin­dis­tan, Mal­div­ler, Yemen, Mısır, İsrail, Lüb­nan, Kıb­rıs, Tür­ki­ye, Yu­na­nis­tan ve şimdi de İtalya'nın Si­cil­ya ada­sın­da­yız, dedi. Ada­mın "do­ğu­dan ge­li­yo­ruz" de­di­ğin­de ne demek is­te­di­ği­ni şimdi daha iyi an­lı­yor­dum. İngi­liz ailecek dünya tu­run­day­mış. Şim­di­de mem­le­ke­ti olan İngil­te­re'nin önem­li li­man­la­rın­dan bi­ri­si olan So­ut­hamp­ton Li­ma­nı'na gi­di­yor­lar­dı. Evet, do­ğu­dan gel­miş­ler­di, ba­tı­ya gi­di­yor­lar­dı.
Şimdi sıra ben­dey­di: İspan­ya'nın gü­ney­ba­tı­sın­da­ki Va­len­cia li­ma­nın­dan çıkıp pat­ron­lar­la ve­da­laş­mak için on­la­rı Bar­se­lo­na ma­ri­na­da in­di­re­rek, hiç dur­ma­dan, Sor­ren­to'da mazot ik­ma­li hariç Si­cil­ya'ya kadar prob­lem ya­şa­ma­dan gel­di­ği­mi an­la­tı­yo­rum ve şimdi de pu­ru­va­mın on­la­rın gel­di­ği yöne ol­du­ğu­nu be­lir­te­rek ora­la­rın nasıl ol­du­ğu­nu so­ru­yo­rum. İngi­liz, ok­ya­nus­tan, ok­ya­nus ba­lık­la­rın­dan, Sü­veyş Ka­na­lı'ndan İsrail'den Kıb­rıs'tan olum­lu ola­rak bah­se­di­yor. Tür­ki­ye'yi say­ma­dı acaba neden? So­ru­yo­rum. Tür­ki­ye nasıl? Di­yo­rum. İngi­liz an­lat­ma­ya devam edi­yor: Tür­ki­ye'de çok iyi in­san­lar, mi­sa­fir­per­ver. Sebze ve yi­yecek bol ve ucuz. Ama son gün Tür­ki­ye'yi terk et­me­den kal­dı­ğı­mız Tür­ki­ye'nin en güney ba­tı­sın­da­ki yer var ya. O her şeyi mah­vet­ti diyor. Kni­dos'tan bah­set­ti­ği­ni hemen an­la­dım ama işime gel­mi­yor, kabul etmek is­te­mi­yo­rum. Is­rar­la so­ru­yo­rum, başka bir isim ver­sin is­ti­yo­rum. Ol­ma­dı. İngi­liz bana yeri tam tarif ede­me­di­ği­ni dü­şü­ne­rek elekt­ro­nik chart pilot erini ça­lış­tır­dı. Ale­tin mausu ile oy­na­ya­rak ma­usun ar­tı­sı­nı tam da Kni­dos üze­ri­ne ge­ti­re­rek tık­la­dı. Kıp­kır­mı­zı olmuş ol­ma­lı­yım. Benim doğ­du­ğum yer­den Kni­dos'tan bah­se­di­yor­du. Acaba ne ol­muş­tu? Kni­dos alar­ga­da ge­ce­le­mek için pek uygun bir yer de­ğil­di. De­vam­lı rüz­gar olur. Acaba ça­pa­mı ta­ra­mış­lar­dı? İngi­liz kom­şum an­lat­ma­ya devam etti. Kni­do­sa gel­dik­le­rin­de is­ke­le­ye abar­do ol­muş­lar. Hep be­ra­ber akşam ye­me­ği için o yıl­lar­da köy tüzel ki­şi­li­ği­nin mül­ki­ye­tin­de olan ve iha­le­de en çok tek­li­fi veren köy­den bir ar­ka­da­şı­mın iş­let­ti­ği köy res­to­ra­nın­da akşam yemek için balık söy­le­miş­ler. Balık ser­vis edil­di­ğin­de ba­lı­ğın bo­zul­muş ol­du­ğu­nu iddia eden bu de­niz­ci aile (Kni­dos'ta o yıl­lar­da elekt­rik yok ve je­ne­ra­tör­le idare edi­li­yor). İşlet­me­ci ta­ra­fın­dan iti­raz­la­rı kabul gör­me­miş. Buna rağ­men ba­lı­ğın pa­ra­sı­nı öde­ye­lim ancak biz bunu yi­ye­me­yiz, kar­nı­mız aç, biz­le­rin kar­nı­nı do­yur­mak için başka şey­ler pey­nir, meze ta­ba­ğı, vs. verin de­me­le­ri­ne de al­dı­rış et­me­yip başka şey­ler­de ser­vis et­me­miş­ler. Adam­lar zo­ra­ki ba­lı­ğın pa­ra­sı­nı öde­yip aç ka­rın­la tek­ne­le­ri­ne dön­müş­ler. Ve bu olayı da benim Kni­dos'lu ol­du­ğu­mu bil­me­den Mes­si­na Bo­ğa­zı'ndaki Ma­ri­na Del Net­tu­no'da an­lat­tı­lar. Tür­ki­ye'den ol­du­ğu­mu hatta Kni­dos'lu ol­du­ğu­mu söy­le­me­miş­tim ve bu sır­rı­mı so­nu­na kadar da sak­la­dım. Ha­ya­tım bo­yun­ca da Kni­dos'lu bir Türk ola­rak bu utan­cı­mı ta­şı­ya­ca­ğım. Kim bilir bu İngi­liz aile bu Tür­ki­ye ma­ce­ra­la­rı­nı kaç ki­şiy­le pay­laş­mış­tı? Ve bun­dan son­ra­da pay­laş­ma­ya devam ede­cek­ti? Ka­za­nan kimdi? Ben mi? Köy tüzel ki­şi­li­ği­nin ka­sa­sı mı? Kay­be­den kimdi? İngi­liz de­niz­ci aile mi? İşlet­me­ci mi? Yoksa Tür­ki­ye mi? Kni­dos ne­re­si? Mes­si­na Bo­ğa­zı ne­re­si? Vay benim mem­le­ke­tim vay.

Kap­tan: A. Atil­la YO­RUL­MAZ, 6 Mart 2024
 


Okunma Sayısı: 441

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.